✤
✤ mı�tır ve kendi çıkarlarını geli�tirmektedir. Siyasal kast, temsil etmesi gereken insanlardan iyice sıyrılmaktadır�( s. 240) görü- �ünü dile getirirken, demokrasinin hiçbir çekiciliğinin kalmadığını da hatırlatıyor.
✤
KOSCHNICK ' E GÖRE, MODERN
DEVLET NEOLİBERAL
DEMOKRASİLER HALİNDE ÇÖKÜYOR
✤ mı�tır ve kendi çıkarlarını geli�tirmektedir. Siyasal kast, temsil etmesi gereken insanlardan iyice sıyrılmaktadır�( s. 240) görü- �ünü dile getirirken, demokrasinin hiçbir çekiciliğinin kalmadığını da hatırlatıyor.
Haksız olduğunu söyleyemeyiz. Batı demokrasilerinin kendi içlerinde, özellikle AB�de, yoğun bir kırılma e�liğinde ve çaresizlikle çırpındığını görüyoruz. Bunu günlük ya�amda görmek aslında kolaydır. Sadece bu kadar değil.
�u da var: Kitabın sonundaki bazı vurgular, Koschnick�in, kendi sonuçlarından pek ürkmediği te�hisi koymamızı kolayla�tırmaktadır. Demokrasinin henüz 200 ya�ında falan olduğunu kaydeden yazara göre, bu rejimin sonsuza kadar ya�ayabileceğini gösteren bir i�aret bulunmuyor. Asıl önemlisi, �Özellikle geli�mi� sanayi ülkelerinde ya�ayan insanlar üzerinde demokrasini herhangi bir çekiciliği yok� sonucuna varabilmesidir.( s. 271) İnsanların AB�nin merkez ülkelerinde, zengin demokrasilerinde yani, ku�kusuz sadece oralarda da değil, siyaset ve demokrasiden kaçtığını, resmen yüz çevirdiğini savunan Koschnick, �Seçmenin yarısı sandığa bile gitmiyor� derken, �İnsanların durumunun hep daha kötüye gittiği bir demokrasinin hiçbir değeri yoktur� sonucuna ula�ıyor.( s. 271) Geli�mi� demokrasilerin vaatlerini yerine getirememesinden sonra, bu da olağandır.( s. 273)
BATI’ YI ÇÖKERTEN“ NEOLİBERAL DEMOKRASİ”
Gelinen yeri, neoliberal cehaletin ve barbarlığın insanlığı getirip bıraktığı nokta olarak tanımlayabiliriz. Maliyetleri dü�ürmek adına, çalı�anların gelirlerini sürekli baskı altında tutmanın sonucu, tüm temsili demokrasilerde yoksulluğun artmasıdır. Zenginle yoksul arasındaki mesafe korkunç boyutlarda açılmı� durumda, o ünlü orta sınılar iyice erimi� görünüyor. Bu nokta, Koschnick�i sol politikadan ayıran noktadır. Dikkat çekmeyi dü�ünmediği �ey, geli�mi� temsili demokrasilerin, bizim Batı demokrasisi dediğimiz ülkelerin yani, İkinci Dünya Sava�ı sonrası özellikle 1950�ler ve 1960�larda ya�adığı büyük geni�leme yıllarının, alternatif sistem reel sosyalizmin de dev adımlar attığı yıllara tesadüf etmesidir. Böyle bir paralellik Koschnick�e uzak bir çerçeveye kar�ılık gelmektedir.
Koschnick, kitap boyunca demokrasinin biti�ini örnekler bazında somutla�tırıyor, dolayısıyla sisteme içkin bir bozukluğa bağlıyor. Umutsuzluğunu da gizlemiyor: Demokrasi bitmi�tir. Haklı mı? Nasıl haksız olsun? Her �ey pamuk ipliğine bağlı. Sırça kö�kler her an paramparça olabilir. 1990-2010 arasında reel ekonominin 3 kat, para dahil değerli kağıtlardan elde edilen spekülasyon gelirlerinin ise 300 kat artığı bir süreçte, böyle bir �eyden, bir istikrarlı büyümeden ve zenginle�meden, demokrasinin de serpilmesinden falan söz edilebilir mi? Bu sistemin çökmemesi mümkün olabilir mi?
Kaynak savurganlığının temsili demokrasinin ana karakteri olduğu ve toplumların asimetrik çıkarların altında inlediği böyle bir dünyada, sadece azgeli�mi�lerde değil özellikle de Batı�da, demokrasi rüyasının bir kâbusa dönü�memesi mucize olurdu.
Bu kitap bu mucizenin neden gerçekle- �emeyeceğine yönelik bir deneme de kabul edilebilir. İçeriden bir manzara algısı. Acımasız. Gerçekçi.
z
32