Batı Anadolu’ da, MÖ 2’ nci binyılda, bir arada göz önüne alındıklarında ekonomik ve politik güçleri açısından Minos ve Miken uygarlıklarıyla boy ölçüşebilecek çeşitli küçük ve orta boylu krallıkların mevcut olduğunu savunan“ r. Zangger ve araştırmacı arkadaşları, bu uygarlığı Luvi kültürü ve bu topraklarda yaşayanları da Luviler diye adlandırıyor. Bu terimin, etnik bir birimi tanımlamak için değil, kendilerini ne Yunan, ne de Hitit dünyasına ait görmeyen insanlar için genel anlamda kullanıldığını belirten Zangger’ e göre, �Luvi devletleri, potansiyel bir bölgesel güç oluşturmanın yanı sıra, Geç Bronz Çağı’ nın sona ermesine katkıda bulunan – ve bugüne kadar görmezden gelinmiş – temel bir unsur teşkil� etmektedir.
Luwian Studies Vakfı uzmanları, internet sitelerinde, �Luviler neden yoklar? � sorusuna yanıt arıyor ve önerilerde bulunuyorlar. �Yerleşik teorilere rağmen� üretilmiş bu saptama ve çıkışlar, gerçekten de birçok çevreyi meseleleri yeniden masaya yatırmak zorunda bırakabilir:
�Batı Avrupalı araştırmacı ve maceraperestler, 1870-1910 yılları arasında, Anadolu ve Yunanistan’ da, Avrupa tarihyazımcılığının başlangıcından 1000 yıl daha eskiye giden çeşitli önemli yerleşimler tespit ettiler. Alman işadamı Heinrich Schliemann’ ın girişimi ve inansmanıyla Kuzeybatı Anadolu’ da, jeologlar ve amatör araştırmacıların Troia’ nın olduğunu tahmin ettiği Hisarlık tepesinde ilk kazılar yapılmaya başlandı. Burada kazıların kısa sürede başarılı sonuçlar vermesiyle cesaret kazanan Schliemann Yunanistan’ da kazılar yapmaya başladı.
Girit’ in 1898 yılında Osmanlı İmparatorluğu’ ndan özerkliğini kazanmasıyla adada bir düzine kadar kazı yapılmaya başlandı. Bunların en önemlileri İngiliz Arkeolog Arthur” vans’ ın yönetiminde Knossos’ da yapılanlardı. Berlinli Asurolog Hugo Winckler 1906 yılında, Orta Anadolu’ da yer alan Hattuşa’ da kazılar yürütmeye başladı. Troia, Mikene, Knossos, Hattuşa ve başka birçok sit merkezinde yapılan araştırmalar sonucunda, Klasik Antik Çağ uygarlığından 1000 yıl daha eskiye giden uygarlıkların varlığı ortaya çıkartıldı.
Arkeologlar kısa süre içinde,” ge bölgesindeki bu erken dönem uygarlıkları konusunda elde edilen bilgileri düzenleme işlemiyle karşı karşıya kaldı. Arthur” vans 1920’ dan sonra yayınladığı eserlerde, MÖ 3. ve 2. binyılları için bugün de halen geçerli olan üçlü kronolojiyi(” rken- Orta-, Geç-) oluşturarak” ge’ nin protohistoryasının temelini oluşturdu.” vans bu işlemi yaparken üç bölgeyi göz önünde bulundurdu; Anadolu, Yunanistan anakarası ve Girit Adası. Bu bölgelerin her birinde iyi bilinen birer kültür merkezi vardı: Troia, Mikene ve Knossos.” vans, çalışmasında üç uygarlıktan bahsetmesine rağmen bunlardan sadece iki tanesi, adı geçen bölgelerle uyuşuyordu. Knossos, Minos uygarlığının ve Mikene, Miken uygarlığının merkezleriydi. Troia ise tek başına kaldı.” vans Troia’ yla belli bir uygarlığı bağdaştırmak yerine, belirli bir politik merkezleri olmamasına ve MÖ 2. binyılda herhangi bir güce sahip olamamalarına rağmen,” ge adalarını bir uygarlık alanıymış gibi gösterdi. Hattuşa bile ilk etapta bu çalışmaların dışında tutuldu.(...)
12