TÜRKLER VE ALMANLAR İÇİN CARA
Sınavı geçen on iki ki�iden biri olarak okuldaki ilk gününü ise, betimleme sanatı çok kuvvetli bir �ekilde okuyuculara aktarıyor. �Havada yaz sıcağı var. Ömümde ve yanımda, dünyanın bütün ülkelerinden öğrenciler var. Herkes oldukça mutlu ve umutlu görünüyor. Burada birileri İspanyolca konu�uyor, orada birileri Fransızca, �urada bir grup Japonca. Az ilerde ise, ten renkleri farklı olan insanlardan olu�an bir grup var, onlar da İngilizce konu�uyorlar. Almanca konu�an o kadar az ki. � Bu güzel tasviriyle Selçuk Cara aslında, Almanya�nın önemli bir gerçeğine parmak basıyor.
�Ben, Almanlar için entegrasyonun güzel bir örneği iken, Türkler için ise bir �eyleri ba�arabilmenin örneğiyim� diyor Cara. Kendini ne Alman ne de Türk gibi hissettiğini söyleyen Cara, çocukluğunda birçok insanlarla ileti�im halinde iken, gerçekten arkada� diyebileceğimiz bir kimsenin hayatında olmayı�ı dikkat çekiyor. Kitabı okurken kendisini, bir yalnızlık ve mücadele hikâyesinin içinde görüyoruz. Opera sanatçılığının, ya�adığı yalnızlıkla örtü�en bir sanat dalı olduğu dü�üncesine kapılıyor insan, özellikle de Paris�te bir cafede müzik öğretmeni ile yaptığı konu�mayı okuduğumuzda. �Yalnızlık� diyor müzik hocası, �Yalnızlıktır birçok insanın opera sanatçısı olmasıyla birlikte hesaba katmadığı detay. � Otel odalarında ve evlerinde, içinde bulundukları sonu gelmez yalnızlıktan bahsediyor ona müzik hocası, opera sanatçılarının maruz kaldığı.
İnsanlar tarafından artık Türk olarak görülmediğini kitabında vurgulayan Cara, bir Müslüman olarak da algılanmadığını aktarıyor aynı zamanda, özellikle de bir Katolik kilisesinde Franz Liszt�ten sunduğu Jesus Christus�un ardından. Ba�arılı, hem de çok ba�arılı bir entegrasyon hikâyesinden bahsediyor, geçmi�iyle tamamen barı�ık ve en yüksek gözlem gücü ve tasvir yeteneğiyle...
❚
www. yaprakkiran. de Çizimler | Zeichnungen
37