“ Ne yanİ her şey yalan mıydı ?”
Dostlarımızı karizmayı toplamak için başka sahalara davet ederken bizler tekrardan filme dönelim . Film son sahnesiyle insanların yalana karşı ne kadar kırılgan olduğunu , iyi bir hikayeyle ne çabuk aldatılabileceğimizi yüzümüze çarpar . Soğuk Ankara günlerinde koşarak metrodan Selanik yokuşunu çıkmaya çalışırken rüzgar nasıl yüzünüze çarpar , eğer dikkat etmezseniz kardan buza dönmüş yolda yeri nasıl öperseniz öyle bir ruh haline sokar bu sahne sizleri . Kalbiniz çarparken , az önce yudumladığınız bardak cam olsaydı nasıl yere düşüp parçalanırsa beklentilerinizin parçaları ümidinizi kesiverir . Bu ümit ki kandırılmayacağınıza , ikna edilemeyeceğinize dair her yanınızı kaplamış , sizi ne kadar akıllı ve şüpheci olduğunuza inandırmıştır film boyunca . Belki de hayatınız boyunca . Sizi ikna edebileceğime dair söylediklerimi okurken inanmayan halinizi düşünün . Şimdi ise kaşlarınızın hafifçe çatılmasına , Keyser Söze ’ nin kimliğini öğrendiğiniz , fincanın altındaki yazıyı okuduğunuz andaki halinizi … Bu yazıyı filmden sonra okusanız bile aynı hatayı tekrar ettiğinizi fark edin . Bu benim ikna kabiliyetimden çok insan doğasının yalana zaafından , beklediğinin gerçekleşmesine karşı duyduğu inanılmaz isteğin ve doğrulamacı yaklaşımın bizi içine çektiği girdaptandır .
Hala aldatılamaz olduğunuz varsayımına güveniyor musunuz ? Daha da önemlisi , hala aldatılamaz olduğunuz fikrini taşımadığınıza inanıyor musunuz ?
Sıla Kurğa
BENİ İKNA EdİN .
14 Aidiyet Aidiyet 14