Araştırma
Siz de küçükken oyuncaklarınızı kimseyle paylaşmayıp onlarla arkadaş
olduysanız; evde oyunlarınızı tek başınıza oynayıp hayaller dünyasında
uzun yolculuklar yaptıysanız, buyrun tek çocukların arasına…
Seray KARAALP
[email protected]
B
36
Tek Çocuk Olmak
aşlığı okuduktan sonra yazıyı yazanın tek çocuk olduğunu tahmin
etmek çok da zor olmamıştır. Elbette ki bu konuda biraz daha “bilimsel” şeyler söyleyebilmek adına birtakım
araştırmalar yaptım ve sonunda “tek çocuk olmanın” kişiye kazandırdığı özellikler, tek çocuğun aile ve toplum içinde
edindiği konum ve sorumluluk bilinciyle ilgili fikir edindim; aynı zamanda
kendime karşı da ayrı bir farkındalık geliştirdim diyebilirim.
Tek çocuk olmanın kişiye küçüklükten
kazandırdığı ilk ve en önemli özellik,
geniş bir hayal gücüne sahip olmaktır.
Evde kaldığında oyun oynayacak bir
akranı olmadığından, oyuncaklarını
birbirleriyle konuşturarak yarattığı çeşitli hikâyelerle, farkında olmadan hayal
dünyasının sınırlarından uzaklaşmaya,
dolayısıyla yaratıcılık konusunda diğerlerinin önüne geçmeye başlar. Bu sayede
daha geniş ve renkli bir iç dünyanın kapılarını aralamış olur tek
çocuk.
Okuduğum çoğu makalede ulaşılan ortak
sonuçlardan biri tek çocuğun sorumluluk bilincinden uzak ve paylaşmayı bilmeyen bir
karaktere sahip olmasıydı. Psikologlara göre,
çocuğun yetişme döneminde, oyuncaklarını,
kıyafetlerini ve kendine
ait olduğunu düşündüğü
şeyleri bir kardeşle paylaşması onun ilerde pay-
Tek çocuk olmanın kişiye
küçüklükten kazandırdığı
ilk ve en önemli özellik,
geniş bir hayal gücüne
sahip olmaktır.
laşımcı bir yapıya sahip olmasına yardımcı olurmuş. Bunun yanında, ailenin
tek odağı olmasından dolayı her isteği
ebeveynleri tarafından yerine getirilen
tek çocuk, sorumluluk üstlenmekten
uzak büyürmüş. Böyle ifade edildiğinde
kulağa mantıklı gelmiyor değil ancak kişisel deneyimlerimle birlikte yorumladığımda söylemem gerekir ki, sorumluluk
üstlenme meselesi çoğunlukla kişinin
karakterinden kaynaklanıyor. Çoğu kardeşi olan insanın kendi sorumluluklarını kardeşlerine yıkmaya çalıştıklarına az
rastlamış değilim. Paylaşım konusunda
biraz eksik kaldığımızı itiraf etmem gerekir. Zira doğduğun andan itibaren her
şeyin ilk ve tek olarak sana tahsis edildiği bir ortamda, sana ait olanlara bir başkasının el uzatması ya da bir adım öteye
gidip karşındaki istemeden senin olanı
ona uzatmak tek çocuk için tanıdık olmayan bir durum. Haliyle okul ortamında yaşıtlarıyla kaynaşmaya başladığında,
oyuncağı elinden alındığında var gücüyle ağlayan ve ortalığı karıştıran da yine
malumunuz tek çocuk olmaktadır. Çünkü kardeşi olan, zaten evde o oyuncağın elinden alınmasına (ya da onu kendi
isteğiyle kardeşine bırakmaya) alışmıştır. Uzman Pedagog Sevil Yavuz, milliyet.com.tr’de yer alan bir yazısında,
tek çocuğu olan ebeveynlerin, bebeklik
döneminden başlayarak çocuğun yetiştirilmesinde aşırı titizlik göstermelerinden ötürü, çocuğun ağlamasına fırsat
verilmediğine, her isteği yerine getirilen
çocuğa “hayır”ın öğretilmediğine dikkat
çekiyor. Yavuz’a göre, ebeveynlerin 0-6
yaş döneminde çocuklarına karşı aşırı korumacı
ve ilgili bir yaklaşım sergilememesi gerektiğinin,
anne-baba otoritesinin
öğretilerek,
çocuğun
ilerde içine gireceği sosyal ortamlarda kurallara
uyumsuz ve aykırı tavır
sergilemesinin
önüne
geçilmesi
gerektiğinin
altını çiziyor. Tüm bu
söylenenlerde doğruluk
payı bulunduğuna şüphe
olmasa gerek; ancak her
tek çocuğu da bu çerçe-