8 Noir 9 | Page 24

Elbette Benjamin’in bu düşünsel yargısının sosyo-tarihsel bir altya- pısı yok değildi. Zira kendisi, Rus proletaryası Stalinist bürokrasi karşısında teslim bayrağını çe- kerken ve doğup büyüdüğü (ve büyürken dört devrimine tanıklık ettiği) Alman işçileri de Hitler’e tek bir kurşun sıkmadan evlerine çekilirken, siyasal atmosferin içe- risinde soluk almaya başlamıştı. Sadece Benjamin’de değil, örne- ğin Zweig’da da ifadesini bulan ve bütün bir kuşağın üzerine çö- reklenen politik demoralizasyon, o sıralarda Avrupalı düşünürlerin tahayyüllerinde herhangi bir “me- sih” fikrini anlamlı kılamıyordu. Ancak Lih’in ileri sürdüğü ar- gümanlar noktasında, kaba bir refleks olarak hemen aynı mantığa sarılmayalım. Demek istediğimiz Lih’in bunu ileri sürmesinin sebebini, yüzeysel bir biçimde neoliberal yağmanın var olduğu gerçeğine indirgeyemeyiz. Bunun yanı sıra Lih haklı da ola- bilir. Savaş, barış, ticari anlaşma, miting konuşması, sınavı geçme, iyi bir kariyer planlama, ilgili ve- liler olma gibi sayısız geleneksel norm mevcut kurumlar tarafın- dan dereceleri değişmekte olan “kahramanlık” momentleri olarak görülürken, iktidarın bir sınıftan diğerine geçişi neden “destansı” bir düşünsel form kazanamasın? Cüret edelim ve soruyu bir adım ileriye taşıyalım: “Önder” ile “ön- derlik” kelimelerinin sahip olduğu sosyo-politik nüans, “kahraman” ve “kahramanlık” meseleleri için de geçerli midir ve eğer öyleyse, “kahramanlık” nosyonunun ala- met-i farikası nerede aranmalıdır?