8 8 | Page 6

BELGESEL SİNEMADA ANLATININ LİMİTLERİ Belgesel (documentary), belge (document) niteliği taşıma iddiası ile var olan bir tür olarak sinemanın ortaya çıkışından itibaren çeşitli formlarda gerçekleştirildi. Sinema- nın başlangıç noktası kabul edilen Lumière kardeşlerin birer dakika- lık hayat kesiti filmlerinden beri belgesel sinema nice şahitliklerin, gerçeklerin, düşüncelerin belge- lenmesinde ve aktarılmasında 20. yüzyılın en önemli araçlarından biri oldu. Sinematografik anlatı tek- nikleriyle doğru orantılı gelişen ve değişen belgesel sinemanın, ger- çeklikle olan ilişkisi ise onun sor- gulanmaya en açık noktası olarak baki kaldı. “Belgesel” sinemanın isminde dahi bulunan belgeleme işlevi ise onun limitlerine dair en büyük soru işaretini oluşturuyor. En temelden başlayalım: Belgesel sinema bir sanat türü müdür? Sa- nat değeri içeren ürün belge nite- liği taşıyabilir mi? Sanatçının etki- siyle yaratılan üründe “belge” gibi bilimsel bir çıktı arayabilir miyiz? Belgeselin gerçekleşmesi için ge- rekli olan kamera yansıtmanın, dolayısıyla bozulmanın, kaynağı- nı oluşturur. Anın kaydedilmesi ve seyirci tarafından alımlanma- sı sürecine mekanik bir araç olan kameranın dahil olması, izleyici- nin gördüğü şeyin bir “gerçek- lik” (réalité) değil; bir “gerçeğe benzerlik” (vraisemblance) ol- masına neden olur. Dolayısıyla belgeseldeki bilimsel yan ortaya çıkış anından itibaren hatalıdır.