2016-2017 | Page 70

ERZURUM’UN KURTULUŞU 1877 Kasım’ının ikinci haftasıydı. Erzurum ayaklanmıştı. Halk kadınlı erkekli elinde kazma, kürek, sopa ile Aziziye tabyasına doğru koşuyordu. Tabyalar baskına uğramıştı. Acı haberi alan yeni gelin ağlamakta olan üç aylık bebeğini uyutmuş, “Seni bana Allah verdi, ben de seni Allah’a emanet ediyorum” diyerek tabyalara doğru kalabalığın arasında koşmaya başladı. Öndekilerin şehit olduklarını görmelerine rağmen arkadakiler daha kararlı bir şekilde ilerliyordu. Ve nihayet demir kapılar kırılıp içeri girildi. Tabyada boğaz boğaza bir çarpışma başlamıştı. Rus ordusu eğitimsiz, baltalı, taşlı, sopalı halk karşısında sadece yarım saat tutunabildi. Her iki taraftan binlerce kişi ölmüş ve yaralanmıştı. Gazi Ahmet Paşa’nın zaferinde kalabalığın arasında koşan Nene Hatun’un ve onun vatan aşkını paylaşan binlerce sivil insanın payı da vardı. Kurtuluş Savaşı’na hazırlık zamanlarıydı. Kazım Karabekir ile yanındakiler Mustafa Kemal ve arkadaşlarını karşılamak üzere Ilıca’ya kadar gelmişlerdi. Söğüt ağaçları altında konuklara yorgunluk kahvesi ikram edilmişti. Sekiz on kişi kahve içerek konuşuyorlardı. Mustafa Kemal’in gözü Ilıca başındaki sırtlara ilişti. Sıcak yaz güneşi batmak üzere idi. Tam yolun geçtiği yerde, arkasını güneş aldığı için, kaya renkli ve parıltılı, heykel gibi bir hayal. Yanındakilere gösterdi. Ufuk üzerinde yeni insan ve kağnı silüetleri vardı. Aşağı doğru inen kervan yavaş yavaş söğütlüğe kadar geldi. Başlarındaki adam oturanların önemli kimseler oluğunu sezinleyerek elini göğsüne götürüp selam verdi. Mustafa Kemal hatırını sordu: - Ağa böyle nereden geliyorsun? Muhacir: Rus gelirken muhacir olmuştum. Çukurova’da idim. Şimdi köyüme dönüyorum. Mustafa Kemal: Zaman kötü. Güvenlik yok. Böyle iken kışa doğru buralara neden geliyorsun? Yoksa oralarda geçinemedin mi? diye sorar. Muhacir: Hayır Paşa….Çukurova cennet gibi yer … Bize tarla da verdiler. Rahattık. Yalnız duyduk ki bizim Erzurum’u vereceklermiş. Geldim ki göreyim, kimin malını kime verecekler. - Mustafa Kemal o esnada yanındakilere dönecek ve; - “Bu milletle neler yapılmaz”, diyecekti. 10 Ocak 1918’de 1’inci Kafkas Kolordusu Komutanı Kâzım Karabekir, birliklerine Erzincan, Erzurum, Sarıkamış yönüne hareket emrini verdi. İşgal 70 THE CLAPPER 2016 - 2017 altındaki topraklarda yapılan zulmü haber alan askerleri tutmak mümkün değildi. Ordu uykusuzluğa, açlığa, kışa bakmadan ilerledi. 13 Şubat 1918’de alevler içinde yanan Erzincan’ı, 25 Şubatta Aşkale’yi kurtarmış ve 26 Şubatta Erzurum’a doğru hızla yol almaya başlamıştı. 11 Martta Ilıca kurtarıldı. 12 Mart 1918 günü Erzurum’un esaret günleri sona erdi. Kazım Karabekir Paşa’nın savaştan sonraki en önemli projesi ailelerini kaybeden binlerce yetim ve öksüz çocuğun tekrar hayata kazandırılması için çalışmasıydı. 4 bini erkek 2 bini kız olmak üzere sadece Erzurum civarında 6 bin yetim ve öksüz çocuk Kazım Karabekir tarafından sokaklardan ya da bakamayacak durumda olan akrabalarının yanından toplatılmıştı ve bu çocuklara temsili olarak Gürbüz Çocuklar Ordusu ismi verildi. Irk ayrımı yapmaksızın sokaklarda sefil durumda olan bu çocuklara kayak, buhar makinesi tamiri, sıhhiyecilik dersi de dahil olmak üzere birçok alanda zanaat eğitimi de verildi. Kimsesiz ve yetim çocuklara dikkat çekerek onlar için bugün meslek liseleri olarak bilinen okulların kurulmasına öncülük etmiş oldu. Bu konuda en büyük destekçisi “En büyük savaş cehaletle ve sefaletle yapılan savaştır” diyen ve ona her zaman çok güvenen Mustafa Kemal Atatürk’tü. İşte ülkemiz ve Erzurum Nene Hatunların, Şerife Bacıların, Kara Fatmaların, Vecihi Hürkuşların, Kazım Karabekirlerin, Çukurova’dan memleketine dönen Ahmet Amca’nın ve Mustafa Kemal’in vatan sevgisi ve fedakarlıkları ile özgürlüğüne kavuşacaktı. 12 Mart 1918’de düşman işgalinden kurtarılan Erzurum, Kurtuluş Savaşı’mızın ve Cumhuriyet’e giden yolun en önemli aşamalarından biri olacaktı. Mustafa Kemal 23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi’ni burada gerçekleştirecek, ne tesadüftür ki kurtuluşundan üç yıl sonra aynı tarihte, 12 Mart’ta Mehmet Akif Ersoy’un Mehmetçiğe armağan ettiği şiiri İstiklal Marşı olarak kabul edilecekti. “Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme tanı. Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı; Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.” Özgür TOPAL Tarih Öğretmeni