ERZURUM’UN KURTULUŞU
1877 Kasım’ının ikinci haftasıydı. Erzurum
ayaklanmıştı. Halk kadınlı erkekli elinde kazma,
kürek, sopa ile Aziziye tabyasına doğru koşuyordu.
Tabyalar baskına uğramıştı. Acı haberi alan yeni gelin
ağlamakta olan üç aylık bebeğini uyutmuş, “Seni bana
Allah verdi, ben de seni Allah’a emanet ediyorum”
diyerek tabyalara doğru kalabalığın arasında koşmaya
başladı. Öndekilerin şehit olduklarını görmelerine
rağmen arkadakiler daha kararlı bir şekilde ilerliyordu.
Ve nihayet demir kapılar kırılıp içeri girildi. Tabyada
boğaz boğaza bir çarpışma başlamıştı. Rus ordusu
eğitimsiz, baltalı, taşlı, sopalı halk karşısında sadece
yarım saat tutunabildi. Her iki taraftan binlerce kişi
ölmüş ve yaralanmıştı. Gazi Ahmet Paşa’nın zaferinde
kalabalığın arasında koşan Nene Hatun’un ve onun
vatan aşkını paylaşan binlerce sivil insanın payı da
vardı.
Kurtuluş Savaşı’na hazırlık zamanlarıydı. Kazım
Karabekir ile yanındakiler Mustafa Kemal ve
arkadaşlarını karşılamak üzere Ilıca’ya kadar
gelmişlerdi. Söğüt ağaçları altında konuklara
yorgunluk kahvesi ikram edilmişti. Sekiz on kişi kahve
içerek konuşuyorlardı. Mustafa Kemal’in gözü Ilıca
başındaki sırtlara ilişti. Sıcak yaz güneşi batmak üzere
idi. Tam yolun geçtiği yerde, arkasını güneş aldığı
için, kaya renkli ve parıltılı, heykel gibi bir hayal.
Yanındakilere gösterdi. Ufuk üzerinde yeni insan ve
kağnı silüetleri vardı. Aşağı doğru inen kervan yavaş
yavaş söğütlüğe kadar geldi. Başlarındaki adam
oturanların önemli kimseler oluğunu sezinleyerek
elini göğsüne götürüp selam verdi. Mustafa Kemal
hatırını sordu:
- Ağa böyle nereden geliyorsun?
Muhacir: Rus gelirken muhacir olmuştum.
Çukurova’da idim. Şimdi köyüme dönüyorum.
Mustafa Kemal: Zaman kötü. Güvenlik yok. Böyle
iken kışa doğru buralara neden geliyorsun? Yoksa
oralarda geçinemedin mi? diye sorar.
Muhacir: Hayır Paşa….Çukurova cennet gibi yer …
Bize tarla da verdiler. Rahattık. Yalnız duyduk ki bizim
Erzurum’u vereceklermiş. Geldim ki göreyim, kimin
malını kime verecekler.
- Mustafa Kemal o esnada yanındakilere dönecek ve;
- “Bu milletle neler yapılmaz”, diyecekti.
10 Ocak 1918’de 1’inci Kafkas Kolordusu Komutanı
Kâzım Karabekir, birliklerine Erzincan, Erzurum,
Sarıkamış yönüne hareket emrini verdi. İşgal
70
THE CLAPPER 2016 - 2017
altındaki topraklarda yapılan zulmü haber alan
askerleri tutmak mümkün değildi. Ordu uykusuzluğa,
açlığa, kışa bakmadan ilerledi. 13 Şubat 1918’de
alevler içinde yanan Erzincan’ı, 25 Şubatta Aşkale’yi
kurtarmış ve 26 Şubatta Erzurum’a doğru hızla yol
almaya başlamıştı. 11 Martta Ilıca kurtarıldı. 12 Mart
1918 günü Erzurum’un esaret günleri sona erdi.
Kazım Karabekir Paşa’nın savaştan sonraki en
önemli projesi ailelerini kaybeden binlerce yetim
ve öksüz çocuğun tekrar hayata kazandırılması için
çalışmasıydı. 4 bini erkek 2 bini kız olmak üzere sadece
Erzurum civarında 6 bin yetim ve öksüz çocuk Kazım
Karabekir tarafından sokaklardan ya da bakamayacak
durumda olan akrabalarının yanından toplatılmıştı ve
bu çocuklara temsili olarak Gürbüz Çocuklar Ordusu
ismi verildi. Irk ayrımı yapmaksızın sokaklarda sefil
durumda olan bu çocuklara kayak, buhar makinesi
tamiri, sıhhiyecilik dersi de dahil olmak üzere birçok
alanda zanaat eğitimi de verildi. Kimsesiz ve yetim
çocuklara dikkat çekerek onlar için bugün meslek
liseleri olarak bilinen okulların kurulmasına öncülük
etmiş oldu. Bu konuda en büyük destekçisi “En
büyük savaş cehaletle ve sefaletle yapılan savaştır”
diyen ve ona her zaman çok güvenen Mustafa Kemal
Atatürk’tü.
İşte ülkemiz ve Erzurum Nene Hatunların, Şerife
Bacıların, Kara Fatmaların, Vecihi Hürkuşların, Kazım
Karabekirlerin, Çukurova’dan memleketine dönen
Ahmet Amca’nın ve Mustafa Kemal’in vatan sevgisi
ve fedakarlıkları ile özgürlüğüne kavuşacaktı.
12 Mart 1918’de düşman işgalinden kurtarılan
Erzurum, Kurtuluş Savaşı’mızın ve Cumhuriyet’e
giden yolun en önemli aşamalarından biri olacaktı.
Mustafa Kemal 23 Temmuz 1919’da Erzurum
Kongresi’ni burada gerçekleştirecek, ne tesadüftür ki
kurtuluşundan üç yıl sonra aynı tarihte, 12 Mart’ta
Mehmet Akif Ersoy’un Mehmetçiğe armağan ettiği
şiiri İstiklal Marşı olarak kabul edilecekti.
“Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme tanı.
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı;
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.”
Özgür TOPAL
Tarih Öğretmeni