BUNUN YAĞMURLA
ALAKASI YOK
Yağmur yağıyordu. Pis
pis yağıyordu. Bu havada
ancak yapabilecek
bir şey bulanların, bulduklarını
yapabilenlerin
canı sıkılmazdı.* Hani
yağmur yağınca herkes
evlerine çekilir, kimse
gezip tozamaz diye miydi
bu sıkılmamak için
sarfedilen onca arayış.
Acaba birgün boğazdan
geçerken manzarayı izleyemedi
diye mi yoksa simidini sahil kenarındaki bankta
dişleyemedi diye mi? Anlamıyorum. Zor tabi koca bir gün
boyunca evde oturup hiçbir şey yapmadan durmak. Hemen
zaman geçirebilecek bir şey bulma arayışı. İnsanlar
bazen çok bencil olabiliyor.
On altı yaşında gençten bir kız düşünün. Gençliğinin en
deli dolu zamanında. Annesi süzme balın üstünden yansıyan
güneş ışığını anımsatan saçlarını iki yandan örmüş
ve tek bir tokayla da bu iki örüğü birbirine sabitlemiş.
Üstünde saçları kadar hoş olmasa da hatrı sayılır sarı bir
blüz. Bacaklarında mavi kotunu gizleyen kareli battaniyesiyle
oturuyor damla damla olmuş camın önünde. Oda
karanlık. Yalnız sokak lambasının loş ışığı camdaki yağmur
damlaları ile birleşip odanın tahta zemininde yüzlerce
minik yıldız oluşturuyor. Kız kendi soluk alıp verişini
duyabiliyor hatta duvardaki saatin tik-tak sesiyle eş zamanlı
alıp vermeye çalışıyor nefesini.
Onun oyun parkı da bu dört duvar canı sıkkın olduğunda
yürüyeceği sahili de. Hani öyle nadiren mutlu hissettiği
zaman mutfağın penceresi dört beş bina arasından boğazı
görüyor. Denir huzur demek. Şu an önünde oturduğu
pencere ise sırılsıklam sokağa bakıyor. Yağmur sonrası
sokak bomboş. Elinde bir kitap var ilk cümlesi: “Yağmur
yağıyordu. Pis pis yağıyordu. Bu havada ancak yapabilecek
bir şey bulanların, bulduklarını yapabilenlerin canı sıkılmazdı.”
Sinirleniyor. Kapatıyor kitabın kapağını sertçe.
İnsan ayaklarına yıllar önce elveda demişse yapacak bir
uğraş bulmalı kendine. Bunun yağmurla alakası yok.
Bir yazarın kaleminden
Sahneye düştüm ben.
Perdeler açıldı,
Oyun çoktan başladı.
Sonra unuttum sözlerimi
Oyuncular da bilmiyordu rollerini.
Seyirciler kulak kesildiğinde
Sustum.
Tüm sevinçlerimi, kırgınlıklarımı, kendimi
Son sahneye sakladım.
Durdum.
BİR YAZARIN
KALEMİNDEN
Seyircilerin bakışlarındaki ihtişamda boğuldum.
Oyun ilerledi, ben kaldım
Perdenin arkasında sahne ışıklarına muhtaçtım.
Sıram gelince ilerledim.
Artık eskimiş perdelerin arasında
Son repliği de söyledim kalabalığa.
Oyun bitti, herkes gitti.
Ve ben, bir yazarın kaleminden
Sahneden düştüm.
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI
ZÜMRESİ
*Tarık Buğra’nın “Havuçlu Pilav Meselesi”
öyküsünden alınmış bir cümledir.
Serdar BAŞAK
10-D
Yaren Sude ATILGAN
9-B
THE CLAPPER 2016 - 2017 13