2016-2017 | Page 13

BUNUN YAĞMURLA ALAKASI YOK Yağmur yağıyordu. Pis pis yağıyordu. Bu havada ancak yapabilecek bir şey bulanların, bulduklarını yapabilenlerin canı sıkılmazdı.* Hani yağmur yağınca herkes evlerine çekilir, kimse gezip tozamaz diye miydi bu sıkılmamak için sarfedilen onca arayış. Acaba birgün boğazdan geçerken manzarayı izleyemedi diye mi yoksa simidini sahil kenarındaki bankta dişleyemedi diye mi? Anlamıyorum. Zor tabi koca bir gün boyunca evde oturup hiçbir şey yapmadan durmak. Hemen zaman geçirebilecek bir şey bulma arayışı. İnsanlar bazen çok bencil olabiliyor. On altı yaşında gençten bir kız düşünün. Gençliğinin en deli dolu zamanında. Annesi süzme balın üstünden yansıyan güneş ışığını anımsatan saçlarını iki yandan örmüş ve tek bir tokayla da bu iki örüğü birbirine sabitlemiş. Üstünde saçları kadar hoş olmasa da hatrı sayılır sarı bir blüz. Bacaklarında mavi kotunu gizleyen kareli battaniyesiyle oturuyor damla damla olmuş camın önünde. Oda karanlık. Yalnız sokak lambasının loş ışığı camdaki yağmur damlaları ile birleşip odanın tahta zemininde yüzlerce minik yıldız oluşturuyor. Kız kendi soluk alıp verişini duyabiliyor hatta duvardaki saatin tik-tak sesiyle eş zamanlı alıp vermeye çalışıyor nefesini. Onun oyun parkı da bu dört duvar canı sıkkın olduğunda yürüyeceği sahili de. Hani öyle nadiren mutlu hissettiği zaman mutfağın penceresi dört beş bina arasından boğazı görüyor. Denir huzur demek. Şu an önünde oturduğu pencere ise sırılsıklam sokağa bakıyor. Yağmur sonrası sokak bomboş. Elinde bir kitap var ilk cümlesi: “Yağmur yağıyordu. Pis pis yağıyordu. Bu havada ancak yapabilecek bir şey bulanların, bulduklarını yapabilenlerin canı sıkılmazdı.” Sinirleniyor. Kapatıyor kitabın kapağını sertçe. İnsan ayaklarına yıllar önce elveda demişse yapacak bir uğraş bulmalı kendine. Bunun yağmurla alakası yok. Bir yazarın kaleminden Sahneye düştüm ben. Perdeler açıldı, Oyun çoktan başladı. Sonra unuttum sözlerimi Oyuncular da bilmiyordu rollerini. Seyirciler kulak kesildiğinde Sustum. Tüm sevinçlerimi, kırgınlıklarımı, kendimi Son sahneye sakladım. Durdum. BİR YAZARIN KALEMİNDEN Seyircilerin bakışlarındaki ihtişamda boğuldum. Oyun ilerledi, ben kaldım Perdenin arkasında sahne ışıklarına muhtaçtım. Sıram gelince ilerledim. Artık eskimiş perdelerin arasında Son repliği de söyledim kalabalığa. Oyun bitti, herkes gitti. Ve ben, bir yazarın kaleminden Sahneden düştüm. TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ZÜMRESİ *Tarık Buğra’nın “Havuçlu Pilav Meselesi” öyküsünden alınmış bir cümledir. Serdar BAŞAK 10-D Yaren Sude ATILGAN 9-B THE CLAPPER 2016 - 2017 13