Evvel zaman içinde kalbur saman içinde mavi geceler
Kaz Dağı’ndan yıldızlarını toparlayıp yerini bulutların
arkasından turuncu, mor ve pembe entariler içinde
süzülen güneşe bırakır iken, babası Sarıkız’ı Kaz Dağları’nda
terk etmiş. Vicdanına sığdıramayanlar onu bir
efsaneye, dağlarda dolaşan bir ermişe dönüştürmüş.
Efsaneler dilden dile değişmiş abartılmış ve Balıkesir’in
sembolik hikayesi olmuş. Sarıkız türbesi olan
yere Sarıkız Tepesi, Baba türbesi olan yere Baba Tepesi,
kaz tüylerinin bulunduğu yere Kaz Avlusu ve dağın
bir bölümüne ise Babadağı adını verirmişler. Mezarının
bulunduğu tepeye Sarıkız demişler bir de sembolik
kabir yapmışlar ve heykel dikmişler.
Büyüğünden küçüğüne herkesin dilinde bir Sarıkız.
Sorsan onlara kolu Edremit Körfezi’ne kadar uzayan
ermiş derler. Anlarlar mı bilinmez efsanenin altındaki
acıklı temayı ama Google sarışın kız diye yazmayı,
kahvehanenin yanındaki meydanın ortasında duran
testili putu bilirler. Sarıkız efsanesi sadece çürümüş,
kokuşmuş uydurma bir masaldır belki ama insanlar bu
masalı her gün dinleyip tanık olduklarını fark etmezler.
Efsaneler yaratılacak bir zaman değil 21. Yüzyıl. Yıl
2014, yer Çanakkale. O efsanenin geçtiği Kaz Dağları’nın
köşesindeki huzurlu bir kasaba değil belki ama
o dağlara çok yakın, Kaz Dağlarının rüzgarlarını soluyabilen
bir köy. Toplumun kadınlar üzerindeki baskısı
ve bu baskının yarattığı acıları konu almış hikaye, gene
masum bir karakter oluyor hikayenin sonunda dünyaya
karşı kız olduğu için bir sıfır yenilen… Geçmişten
SARIKIZ EFSANELERİ
günümüze taşınan ilkel fikir aynı fakat bu sefer efsane
değil anlatılanlar, evvel zaman içinde kalbur saman
içinde diye başlanılmaz anlatılmaya gerçeğin yaralayan
tarafları.
Sarıkız gibi her gün talipleri gelmiyor ama o gün telefonuna
bir mesaj gelmiş Buse’nin. Sarıkız’ın kimsenin
tavuğuna kış demeyen babası değil de, 54 yaşında bir
motor tamircisi bu sefer hikayenin dram yaratan karakteri.
Babası, Buse hakkında çıkan dedikodular yüzünden
cinnet geçiriyor sarının kızıla çaldığı serin bir kasım
akşamında, kızını döverek öldürüyor, sonra damdan
düştü diye hastaneye götürüyor. Bizler akşam eve yorgun
argın dönüyoruz,
rasgele kanallarda
gezerken “Baba kızını
döverek öldürdü !”
manşetini görüyoruz,
kırmızı bir şerit üzerine
beyaz harflerle yazılı.
Durup okuyoruz
sonra değiştiriyoruz
kanalı. Bir iki dakika
derinden etkiliyor bizi
sonra unutuyoruz,
tıpkı ötekileri unuttuğumuz
gibi.
Sarıkız sadece herkesin
bildiği kuru bir
efsane yaratıp, kulak
doldurmak için mi
terk edildi soğuk Kaz
Dağları’nda? Sadece
heykeli dikilip birkaç
tepeye adı verilsin diye mi kulaktan kulağa dolandı
bunca senedir? Eğer hala günümüzde kadınlar Sarıkız
ile aynı kaderi paylaşıyorsa neden öldü Sarıkız? Milli
değerimiz ise efsaneler, biri sorduğunda efsaneler
kültürümüzü oluşturur diyebiliyorsak göğsümüzü gere
gere, eğer gerçekten toplumumuzun gerçeği ise ölüme
terk edilmişin üzerinden efsane yazıp gelecek nesillere
nasihat vermek, neden hala 290 kadın öldürülüyor
sadece bir senede? Eğer değersizse hala kadınlar, bir
vesveseye kurban verilebilecek kadar basit bir varlıksa
Buse ve Sarıkız gibi babalarının ve başkalarının gözünde,
o zaman bu halk daha çok Sarıkız efsaneleri yazacak
ta ki bu ilkel düşünceye dur denene kadar.
Doğa BULAT
9-B
THE CLAPPER 2015 - 2016 13
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI
ZÜMRESİ