2014-2015 | Page 15

HİSSETMEK Bir saniye dur, düşün. Hayat nedir? Doğarsın, duyarsın, gülersin, yürürsün, yersin, içersin, okula gidersin, düşünürsün, büyürsün, aklın başına gelir, seversin, aklın başından gider, ayrılırsın, hüzünlenirsin, geçer dersin, beklersin, gün gelir, evlenirsin, seversin, seversin, zaman geçer, yaşlanırsın, yaşadıklarını başkalarının gözlerinde görür, sonra da gözlerini kaparsın sonsuza dek. Bunca yaşadıkların hep duygularla değer kazanır. Acı duygusu bile anılarda güzelleşir ama bir düşün. Ya yaşadıklarını hissetmeseydin, ya senin hayatını yaşanabilir kılan o duyguların sinirlerinde iletilmeseydi? Hissetmek olmadıktan sonra hayatın ne manası kalırdı? vermenin değerini? Maneviyat kelimesi durur muydu maddiyatın yanında? Sözlükler olur muydu insanlar anlamdaki ağırlığı hissetmese? Empati kurabilir miydin karşındakiyle? Karşında biri olur muydu paylaşacak bir şeyin olmasa? Koca bir toplumda yalnız kalmaz mıydın? Yalnızlığı hissetmesen dostunla içtiğin bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı kalır mıydı? Geçmişte içilen kahve hatırlandığında damarlarında dolaşan kan yüzüne vurup pembe yanaklarını güldürebilir miydi? İnsanlar hatırlar mıydı ki? Hatırlamak için akla kazınmalıydı yaşananlar. Yaşanmışlıktan duygular akmalıydı. Acı, sevgi, ihanet, sabır, aşk, özlem, melankoli olmadan akıla kazınmamalıydı yaşananlar. Gelip geçen her şey duygularından kalemine mürekkep gibi akıp kalemin yazısına şekil vermeliydi. Akla kazınan bu şekilde kazınmalıydı. Yoksa anlamı kalır mıydı kazımanın? Ben seni kazır mıydım aklıma? Kerem BAYRAMOĞLU 9-B TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ZÜMRESİ Doğduğun an yüzüne vuran havayı yüzünde hissetmeseydin soluyabilir miydin? Annenin o tatlı sesini duymasaydın sevildiğini hisseder miydin? Daha da kötüsü, sevmeyi hissetmesen, huzur, güven, aşk, dostluk ve merhametin varlığından haberdar olur muydun? Haberdar olmak bir yana, bu kelimelerin gerçekliğinden şüphe duymaz mıydın? Sevilmeyi hissetmesen evlenip çocuk sahibi olabilir miydin? İnsan soyu devam edebilir miydi ki aşk olmasa? Sevdiğin seni arkandan vurduğunda yaşadığın acı ve hüznü, pişmanlığı sayfalara dökebilir miydin? Korkuyu hissetmesen, bilinmeyeni merak etmesen, ölümü bilebilir miydin? Yaşamak değerlenir miydi ölüm karşısında? İnsan canı tatlı olabilir miydi? Kendinden çok değer verdiğin biri olabilir miydi? Kendine değer verir miydin ki ? Anlayabilir miydin değer NEDİR EDEBİYAT? Edebiyat var olmaktır. “Essence precedes existence” Yani varoluş, öz’ü bulmaktır der Sartre. Öz, ulaşılabilecek bir şeyse eğer, seçimlerin sonucudur. Edebiyat da o seçimlerin bizi ulaştırdığı yoldur. Neyin ne olduğunu anlatmaya çalışan bu isim cümlesi serisinin anlatmaya çalıştığı şey şu: öz, edebiyattadır. Edebiyat var olmaktır. Hakan Günday’ın bugün söylediği gibi, okumak insana çok şey katar çünkü hiç yan yana gelme ihtimalinizin olmadığı bir insanın dahi tecrübelerini öğrenebilirsiniz. Bu nedenle edebiyatın kendisinin de her zaman söylemeye çalıştığı ve pek çok zaman söyleyebildiği gibi, edebiyat yol gösterir. İnsan ve edebiyat arasında ortak çıkarlara dayalı bir ilişki vardır. Her şey var olmak istediğinden, insan edebiyatı edebiyat da insanı var eder. Bu nedenle insanın edebiyata bakışı hem pragmatist hem de naif, içten bir ilişkidir. İnsanın insanlığından feyz alıp, var olduğundan belki de hiç haberdar olmadığı derinlerinden yola çıkıp yarattığı edebiyat; insanın ellerinden çıkınca büyür, genişler, insanın etrafını sarar ve insanı yaratır. İnsan da aslında budur zaten: et ve kemik olarak dünyaya gelip kendisini sonradan tanımlayıp varoluşun sırrı etrafında dönen varlık. Değişen, değişme çemberinin içinde hep başka yollarda yürüyen insan edebiyatın ürünüdür. Kurgusal ve gerçek olan insan yoktur, hayatın içinde veya edebiyatta olan insan yoktur; var olan insan vardır. İnsanı da edebiyat var eder. Edebiyat var olmaktır. Öznur HANCI 12-B THE CLAPPER 2014 - 2015 15