yaşarız. Bu açıdan bu yapılan çalışma son derce
önemli bir çalışma.” şeklinde konuştu.
Türk Tarih Kurumu Başkanı Refik Turan ise
çalıştay hakkında şu ifadeleri kullandı:
“Öncelikle bu güzel çalıştayımız hayırlı olsun.
İlk çalıştayı gerçekleştiren arkadaşlara teşekkür
ettikten sonra Malatya 2.sini gerçekleştiren
arkadaşlara ayrıyeten teşekkür ediyorum. Ben
Malatya’da olmaktan mutlu oldum. Tarih diyoruz
tarihin kökeninde var olan şehirlerden bir tanesi.
Elbette 81 vilayetimiz var ama 81 vilayetin
içeresinde hem tarihen hem de bugünkü varlığıyla
ön sıralarda yer alan bir şehir Malatya. Malatya
daha sonraki tarihler içerinde gerek beylikler
gerek Osmanlı tarihinde var olmuştur. O bakımdan
da sıradan bir şehirde bu çalıştayı yapmıyoruz.
Tarih bilinci hakikaten milletlerin oluşumunda
bir araya gelişinde belki birinci derecede. Çok
eski çağlardan beri şöyle ya da böyle tarih ve tarih
bilinci hep olacaktır. Atatürk Türk Tarih Kurumunu
1931’de kurmuştur. Bu da çok isabetli bir kurum
çünkü yurt içi değil yurt dışında da çıktıktan sonra
ben yurdumuzun ne kadar önemli olduğunu idrak
ediyorum. Yani inanın bütün Avrupa ülkelerindeki
benzer kurumlar bizim kurumumuza hayranlıkla
bakıyor. Bizim kurumlarla iş birliğine can atıyorlar.
Çünkü öyle ya da böyle bir gücü var. Hayranlık
uyandıran gıpta duygusu taşıttıran bir kurum
Türk Tarih Kurumu. Burada sizden çok iyi fikirler
ürünler çıkacağını inancıyla hepinize saygılar
sunuyorum.”
Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Abdulkadir Donuk “Genel Türk Tarihi’nin sahası
çok geniştir. Türk tarihi, başından bugüne kadar
gelen konular içerisine yer alıyor. Yani Osmanlı’nın
dışında ne varsa bizi ilgilendiriyor. Genel Türk
Tarihi’nin sıkıntıları en başta çok yabancı dil
bilmemiz gerekiyor. Bütün dünya dillerini
bilmek lazım, bizim hakkımızda aleyhimizde
ve lehimizde yazılar yazılmış bunları bilmemiz
gerekiyor. En aşağı 15-16 dil bilmemiz gerekiyor.
Tabi insanın bu kadar dilli bir araya getirip bilmesi
mümkün değil. Öğrensen o dillerdeki kaynakları
bir araya getirmesi mümkün değil. Biz tarihimizi
bir bütün olarak ele alamıyoruz. Biz bir devreye
giriyoruz ne öncesini ne sonrasını bilemiyoruz. Bu
devreleri çok iyi biliyoruz fakat bazı konularını
bütünleştiremiyoruz.” dedi.
Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi
Prof.
Dr. Mehmet Alpergu “Bütün arkadaşlarla
görüştüğümüzde şöyle bir problem ortaya
çıkıyordu. Biz meselelerimizi kendi aramızda
tartışamıyorduk. Bunu bir platform içinde yapalım
ama nasıl yapacağız ve tek tek bu düşüncelere bir
ölçüde fiiliyata geçirilmesine geçen sene Tuzla’daki
o çalıştayda başladı. Çok arkadaşın desteğini gördük
ve çok arkadaşın emeğini gördük. Bunlar bir araya
getirildi. Bundan sonra metot, sınırlar, problemler,
problem çözümleri üzerinde konuştuk. Bundan
sonra biz buna bir yön vermemiz lazım, bir yol
ortaya koymamız lazım. Bunun üçüncüsü yordam
vaziyetinden değil başka bir şekle bürünerek devam
etmesi gerekir.” şeklinde konuştu.
İnönü Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr.
Salim Cöhce “Genel Türk Tarihi’nin meselelerini
bütün Türk tarihinden ayrı düşünemeyiz.
Toplumların, insanların tek başına havzasını
oluşturan tarih ilmi, aynı zamanda tarihi birikimi
ilk andan itibaren süreçsiz, kesintisiz ve süreklilik
arz eden canlı kendisini yenileyen geliştiren bir
olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel Türk
Tarihin bir başlangıç noktasını belirlememiz yanlış
olacağını düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
Cöhce “‘Milletler Tarihini niye okurlar?’
niye yazarlar, müspet bilimler ile aynı amaç
doğrultusunda olduğu için diyenler olabilir ama
tarih burada biraz farklı. Bazı milletler tarihi belli
maksatlarla okutuyor ve belli değerl