Tartışmayı dindirmek bir yana,
derginin akademisyenler ve kendinden
menkul uzmanlar tarafından
mektup yağmuruna tutulmasıyla
birlikte deneme farklı
bir tartışmayı daha başlattı. Eleştirmenden
biri oyunun, Sartre’ın
varoluşçuluğunun bir parçası olduğunu
savundu. Ertesi hafta bir
diğeri, Godot’nun Beckett’in İrlanda
dini terbiyesiyle yetiştirilmesine
duyduğu öfkenin somutlaşmış
hali olduğunu ilan etti. Bu
varsayıma karşılık yazanlar, oyun
yazarının Katolik olduğunu düzeltmekte
gecikmedi. Beckett’in
kendisi de pek yardımcı olmadı:
Godot’yu yönetmek için Amerika’ya
giden Alan Schneider,
kendisine oyunun gerçekten ne
hakkında olduğu sordu. Beckett
“Eğer bilseydim zaten oyunda
söylerdim” cevabını verdi. Belki
de Beckett’in söylemek istediği,
Godot’nun gerçekte ne hakkında
olduğunu ya da nereye gittiğini
seyircinin kesin olarak söylebilmekte
yaşadığı tereddütün, aslında
oyunun özü olduğudur. Bu
tereddüt, oyunun başlığındaki
geniş zaman ekinde (Beklerken)
ve sahnede bilinçli olarak tekrar
edilmiş bölümlerde kendini belli
eder: