İFO Tiyatro Fanzini Haziran 2020 | Page 26

Tartışmayı dindirmek bir yana, derginin akademisyenler ve kendinden menkul uzmanlar tarafından mektup yağmuruna tutulmasıyla birlikte deneme farklı bir tartışmayı daha başlattı. Eleştirmenden biri oyunun, Sartre’ın varoluşçuluğunun bir parçası olduğunu savundu. Ertesi hafta bir diğeri, Godot’nun Beckett’in İrlanda dini terbiyesiyle yetiştirilmesine duyduğu öfkenin somutlaşmış hali olduğunu ilan etti. Bu varsayıma karşılık yazanlar, oyun yazarının Katolik olduğunu düzeltmekte gecikmedi. Beckett’in kendisi de pek yardımcı olmadı: Godot’yu yönetmek için Amerika’ya giden Alan Schneider, kendisine oyunun gerçekten ne hakkında olduğu sordu. Beckett “Eğer bilseydim zaten oyunda söylerdim” cevabını verdi. Belki de Beckett’in söylemek istediği, Godot’nun gerçekte ne hakkında olduğunu ya da nereye gittiğini seyircinin kesin olarak söylebilmekte yaşadığı tereddütün, aslında oyunun özü olduğudur. Bu tereddüt, oyunun başlığındaki geniş zaman ekinde (Beklerken) ve sahnede bilinçli olarak tekrar edilmiş bölümlerde kendini belli eder: