BENİM HİKAYEM
7 Eylül 1988 yılında Amasya ‘nın Merzifon ilçesinde doğdum. Küçüklüğümden beri hep
meraklı olmuşumdur. Ancak belki yetiştirilme tarzım belki de karakterim sebebiyle özellikle
soru sormaktan hep çekinmişimdir. Bir kalabalıkta sesimi yükseltmeye, kalabalığa hitap etmeye
çok cesaretim olmamıştı. 7 yaşında abim karateye gidiyor diye ben de peşine düşmüştüm.
Abimle birlikte karateye giderdik. Sonra abim bıraktı, ben devam etmiştim. İlkokulda en
sevdiğim ders İngilizce olmuştu. Çünkü İngilizce öğretmenini çok seviyordum. Onun
düzenlediği İngilizce yarışmalarında hep birinci olmak için çabalıyordum. Başarmıştım da.
Liseye gittiğimde de dil bölümü açılmasını çok istiyordum ama yeterince kontenjan olmadığı
için dil bölümü için sınıf açılmadı. İlk hayal kırıklıklarımdan birisiydi bu durum. Ben de sayısal
bölümü tercih ettim çünkü matematik ve fen bilgisini de severdim.
Yabancı dil ağırlıklı lise olduğu için İngilizce derslerimiz diğer okullara göre daha
fazlaydı. Ancak hiçbir İngilizce öğretmeni ilkokuldaki öğretmenim gibi dersi sevmemi
sağlamamıştı. Lisede karate yerini basketbola bırakmıştı. Basketbol takımındaydım. 2006
Üniversite sınavı 2006 yılında üniversite sınavı sistemi biraz farklıydı. Yılda sadece bir kez
sınava girebiliyorduk. Toplam süre sayısı 3 saatti. Yani bütün geleceğin sadece 3 saate bağlıydı.
Üniversite sınavına girmeden önceki hafta heyecan ve stresten hastalandım. Dolayısıyla sınavda
hiç başarılı olamadım. Bir sonraki sene için dershaneye gittim. Tüm sene boyunca hiç durmadan
sınava hazırlandım. Basketbola da ara vermek durumunda kaldım. Ancak bu kötü bir karardı.
Çünkü spor yapmadığım için puanlarım düşmüştü. Devam etmeye karar verdim. Üniversite
sınavı 2. Denemesinde de orta derece bir puan almıştım. Bilgisayar mühendisliği istiyordum
ancak puanım yetmiyordu. Tekrar hazırlanmayı düşünüyordum ancak rehber öğretmen inşaat
mühendisliğinin de güzel bir meslek olduğunu ve yazabileceğimi söyledi. Ben de rehber
öğretmendir diye sözünü dinlemiş, inşaat mühendisliğini yazmıştım.
Karadeniz Teknik Üniversitesi‘nde 4 yıl inşaat mühendisliği okudum. Derslerle çok ilgili
olmasam da uzatmadan bitirdim üniversiteyi. Ailemin maddi durumu o zamanlar iyiydi ve
babam bana bir büro açıp orada yapsat yapmayı teklif etti. Benim üniversiteden yeni mezun
olmanın da vermiş olduğu duyguyla idealist bir tavrım vardı. Büyük şirketlerde bu işi öğrenmek
ve çevre edinmek istiyordum. Ankara ‘da 2 ay iş aradım ama bulamadım. Tokat Niksar ‘da bir
hastane projesi için işe alındım. Çok mutluydum çünkü işi öğrenecektim ama işler düşündüğüm
gibi gitmedi. Çünkü şantiyede benden başka teknik ofis mühendisi yoktu. Bütün işler yarımdı,
ben de yeni mezun olduğum için ne yapılması gerektiğini bilmiyordum. Ancak öğrenmek için
işverenin kapısını aşındırdım ve gece gündüz çalışarak sonunda yarım kalan bütün işleri
hallettim. Artık birçok şeyi öğrenmiştim. Şantiye şefi herkesi aşağılıyordu, işe çok geç geliyordu.
Sorumsuz bir yöneticiydi. Biz de maaşımızı alamaz duruma gelmiştik. Yüksek lisans yapmaya
karar verdim ve İstanbul üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi ‘nin İngilizce sınavlarına
girdim. İstanbul Teknik Üniversitesi proficiency sınavını geçsem de yeterli kontenjan olmadığı
için kabul edilmedim. Ancak İstanbul Üniversite’sine kabul edilmiştim. İstanbul ‘a kuzenimin
yanına taşındım. Bir yandan da gelir elde etmek için çalışmam gerekiyordu. Beylikdüzü ‘nde
şantiye şefliği yapmaya başladım. Gündüz hem çalışıyor hem de derslere gidiyordum. O
çalıştığım şirket de karanlık işler çeviren bir firma olduğu için oradan da ayrılmak durumunda
kaldım. Geçici olarak taşeron firmasında işe girdim ve oradan bağlantılar kurarak İspanya
menşeili kurumsal bir firmada tekniker maaşı alacağım bir işi kabul etmiştim. Bundaki amacım
ise globale açılmak ve kendimi her alanda geliştirmekti. Bu şirkette çalıştığım için de İspanyolca
3