Çiğli Rotaract Magazine | Page 12

fİlm İzle

Pan'ın labırenti

MÜGE ÇETİN [email protected]

HAYAL VE GERÇEKLİĞİN ARASINDA KALMIŞ BİR HAYAT

FİLMİN KÜNYESİ

Filmin Orijinal Adı:  El Laberinto del fauno –ya da Pan's Labyrinth

Vizyon Tarihi: 2006

Yönetmeni: Guillermo del Toro

Öncelikle biraz filmin yönetmeni del Toro’ dan bahsedelim. 1964 doğumlu Meksikalı Del Toro sadece 2 film yapmıştı ki ‘TIME’ dergisi tarafından yeni milenyumun 50 genç liderinden biri olarak gösterildi. Korku ustaları James Whale, Mario Bava, Alfred Hitchcock ve İngiltere’nin “Hammer Films” in hayranı olan Del Toro, “The Exorcist” in makyaj uzmanı Dick Smith’ten makyaj ve efekt konularında eğitim almış, Sundance Film Festivali ve Bağımsız Ruh Ödülleri'nde jüri üyeliği yapmıştır. Del Toro’ nun Hollywood’a girişi ise Cannes Film Festivali’nde Eleştirmen Ödülü’nü alan Cronos filmi ile olmuştur.

Bu güzel filmin aldığı ödüllere gelirsek; yerli ve yabancı çeşitli festivallerden 68 ödül almış ve 58 ödüle de aday gösterilmiştir. Bu özelliğinden dolayı İspanyol Sineması’ nın son dönem en başarılı filmlerinden birisi olmuştur. Aynı zamanda Pan' ın Labirenti yılda 42.6 milyon dolar kazanarak Guınnes World Records 2008 kitabına rekor olarak geçmektedir. Ayrıca en iyi orijinal senaryo dalında ( film En İyi Yabancı Film Oscar’ı da dahil olmak üzere) altı dalda Oscar ödülüne aday olup 3 ödül almıştır.

Mitolojik bir efsanenin kayıp prensesi olduğuna ikna edilen genç bir kızın arayışını anlatan bu huzursuz edici fantezi, çocukluğun masumiyetini, acımasızlık ve zulüm temalarını işlemektedir. İspanyol iç Savaşı sırasında geçen Pan’ın Labirenti, gerçek dünyanın kabusları ile diğer dünyanın mucizelerini günümüz fantastik filmlerinde nadiren görülen bir akıcılıkla birleştirmektedir. Eleştirmenler tematik olarak karmaşık buldukları bu filmi ustalıkla yöneten Del Toro’ yu alkış yağmuruna tutmuşlardır. Pan’ın Labirenti Akademi üyelerinin de takdirini kazanmış ve Oscar ödülleri ile taçlandırılmıştır.

Del Toro’nun bu başyapıtı, karanlık imgeleri ve sürreal atmosferiyle İspanya’da 1937’den sonra dar bir alana sıkışan çatışmaların üzerinden bir hikaye anlatıyor. Filmin çocuk kahramanı Ofelia’ nın bilinçaltı sivil savaşla dolu gerçek dünyadan nasıl paralel evrenlere, Pan’ın karanlık labirentine açılıyorsa, karanlık labirent metaforu da, buna paralel olarak İspanya halkının yürüttüğü gerilla savaşına karşılık geliyor.

Karamanımız Ofelia bir yandan kendine verilen görevleri yerine getirip mutlu sona ulaşmaya çabalarken, İspanya’daki iç savaşı Ofelia’ nın çocuk bakış açısından izliyoruz.

Dış dünyada, gerillalar ve devletin kanlı hesaplaşmanın figürlerini takip ediyoruz. Üvey babası acımasız, katı, öldürmekten yana, sevgisini hiç belli edemeyen bir yüzbaşı. Ofelia’ nın annesi ise o yıllarda erkek egemen toplumun kadınlara bakış açısının yansıması gibi sessiz, kocası ne derse onu yapan, fikirleri önemsenmeyen bir kadın.

Yönetmen dışarıda olan bu şiddetin karşısına çocuksu masumiyeti, saflığı yerleştirerek zıt bir kontrast yaratmıştır. Diğer dünya olan Ofelia’ nın dünyası ise savaşın içinde bir yandan hayal dünyasına dalıp gizli geçitler ve zorlu sınavlarla mücadele ederken-ki bunlar bir çocuk masalı olmaktan çok korkunç birer kabus gibi acımasız sınavlar- hikayenin sonuna ulaşmaya çalışan Alice gibi oradan oraya koşuyor ve kendine verilen görevleri tamamlamaya çalışıyor.

Ofelia’ nın bütün hikayesi “mitolojide adı geçen prenses” olup olmadığı sorunsalı üzerindedir. Masal dünyasının aksine bu trajik yolculuk artık Ofelia’nın prenses olup olmamasından çok geçirdiği değişimler ile ilgili hale geliyor. Bu da filmin dramatik çizgisinde ulaştığı bir aşama olarak değerlendirilebilir. Film, safını belli etmiştir. Giderek, bütün düş dünyasının, iç savaşı anlatmak için başvurulan bir dekor olduğunu görürüz. Bu dekor, süslü çizilmiştir. Dış dünya ile olabildiğince farklı olan Ofelia’ nın dünyası son bulurken dış dünyada da artık bir şeylerin değiştiğini görürüz.

Dinamik yapısı, kullandığı semboller, İspanya İç savaşına farklı yaklaşımı ile mutlaka izlenmesi gereken bir zaman sonra kült olacağını düşündüğüm Del Toro’ nun üslubunun klasik bir örneği niteliğinde olan bu filmi tavsiye ediyorum.