Yıldız İşletme Kulübü Profil Dergisi 2015 | Page 95

Profil 2015 Gezi Yazısı Zeynep OK [email protected] FRANSA Avrupa’nın güneybatısında bulunan, 60 milyona yakın bir nüfüsu olan, her çocuğun aklında sadece Disneyland ile bilinen ülkedir. Ben de Fransa’ya iki kez gitme fırsatı yakaladım. İlk gidişimde yaşım küçük olduğundan yalnızca Disneyland’e gittiğimi hatırlıyorum. Disneyland, sadece çocuklar için yapılmış bir lunapark değil. Her yaştan insanın eğlenebileceği ve güzel vakit geçirebileceği bir yer. İkinci gidişimde ise yine Paris’e gitmiştim fakat bu sefer değişim programı ile Fransız bir ailenin yanında konaklamıştım. Fransızlar, kültür olarak bizden çok farklılar. Sabah kahvaltı kültürleri pek yok. Genelde mısır gevreği ile o öğünü geçiştiriyorlar. Paris’teki kafeler çok pahalı olduğu için insanlar kafeleri boykot ediyor ve öğle yemeğinde de evde hazırladıkları sandviçleri, buldukları bir yere oturup yiyorlar. Akşam yemeği olarak ise sadece bir çeşit yemek yapılıyor, ardından sofraya abur cubur getiriliyor. Yemek alışkanlıkları bizimkinden çok farklı olduğu için ben epey zorlanmıştım. Fransızların güzel taraflarından biri, tarihlerine ve dillerine fazlasıyla sahip çıkıyor olmalarıydı. Louvre Müzesi, Notre-Dame, Eyfel Kulesi, opera binaları ve daha birçok tarihi eser sağlam duruyor. Ayrıca Fransızlar turist olduğunuzu bildikleri halde kesinlikle İngilizce konuşmuyorlar. Turistler için zor bir durum ancak ana dillerini korumak adına güzel bir adım olduğunu düşünüyorum. Benim Paris’te yaşadığım en değişik olay Louvre müzesinde olmuştu. Louvre denince herkesin aklına ilk olarak Mona Lisa gelir. Ben de müzeye girer girmez Mona Lisa tablosunu aramaya başladım. Girişteki haritada Mona Lisa adını bulamadım. Güvenliğe sorduğumda bilmediklerini söylediler. Bir süre geçtikten sonra anladım ki, Fransızlar Mona Lisa tablosuna La Joconde diyorlarmış. Sonrasında tabloyu buldum ve benim için tam bir hayal kırıklığıydı. De- vasa bir odada küçücük bir tabloydu ve intern ette gördüğümüz fotoğraflardan daha etkileyici değildi. Bence Paris, abartıldığı kadar güzel bir şehir olmamakla beraber, gezilip görülmeye de değecek bir şehir. MONAKO Vatikan’dan sonra dünyadaki en küçük bağımsız devlettir. Kara sınırları Fransa ile çevrili olup “Gazinolar Şehri” olarak da bilinir. Fazla bir yerleşimi olmayıp genellikle üst düzeyden insanların gazinolar için günübirlik geldiği bir şehirdir. Biz Monako’yu ziyaret ettiğimizde gündüz vakti olduğundan pek kalabalık ve hareketli değildi. Fazlasıyla lüks bir şehirdi. Daha piyasaya çıkmayan son model arabaları orada görme fırsatımız oldu diyebilirim. Gezip görülecek çok fazla tarihi mekanı yoktu. Monako’ya gittiğim zaman öğrendiğime göre, Monako Kraliçesi iki sene önce bir trafik kazasında vefat etmiş. Fakat kralın ölen eşinden bir oğlu olmadığı için, yani yerine geçecek bir varis olmadığı için kraliyet ailesi büyük bir problem yaşamış. Şehrin içinde Formula 1 yarışlarının yapıldığını oraya gidince öğrenmiştim. Belli yerlerde, yarışçıların hızlarını ve sürelerini ölçmek için istasyonlar kurulmuştu. Gazino tutkunlarının kesinlikle ziyaret etmesi gereken bir şehirdi Monako. ALMANYA Disiplini ve kuralcılığıyla bilinen, insanlarını zaman zaman kaba olarak tabir ettiğimiz ama tanıyınca gayet iyi olduklarını gösteren bir ülke Almanya. Dört sene önce okul ile birlikte Berlin’e gitme fırsatım olmuştu. 3.5 milyon kişinin yaşadığı şehir, yakın tarihteki savaşların bütün izlerini taşımaktaydı. Berlin’in Kreuzberg semtine giderseniz Türkiye’ye ait bütün izlere rastlayabilirsiniz. Kreuzberg, aynı zamanda Türk Mahallesi olarak da bilinir. Orada, Türkiye’de yemediğim kadar 95