Yıldız İşletme Kulübü Profil Dergisi 2015 | Page 79
Profil 2015
Araştırma
Etkinlik
Renk körlüğü, bir canlının görme merkezinde özel bir
pigment molekülünün bulunmaması veya gerektiğinden az bulunmasıdır. Kırmızı, yeşil ve mavi renklerden
bir ya da birden fazlasını ayırt edememeyle ortaya çıkan bozukluktur. Bu eksiklik sonucunda renk körleri,
çeşitli renklerin çevresindeki renkleri ayırt edemezler.
Renk körlüğü olan erkeklerin kız çocukları renk körü
olmamakla birlikte, renk körlüğünün taşıyıcısı durumundadırlar. Taşıyıcı kadınların erkek çocuklarının
yarısı da renk körü olarak doğmaktadır. Çünkü renk
körlüğü, X kromozomu üzerinde taşınan bir genle
tetiklenir. Renkli görme yeteneği insanların yanı sıra
balıklar, amfili boyunlar, bazı sürüngenler, bazı kuşlar, arılar ve kelebeklerde de bulunur. Gözdeki ağ tabakasında ko ni olarak bilinen hücreler renklerin algılanmasını sağlar. Bu hücrelerin mavi-mor, yeşil ve
sarı-kırmızı dalga uzunluklarındaki ışığa duyarlı üç
türü vardır. Zedelenen ya da olmayan hücrenin türü,
renk körlüğünün türünü belirler. Renk körlüklerinin
büyük bir bölümü, eşeye bağlı çekinik kalıtımla kuşaktan kuşağa geçer. Buna ek olarak bazı ağ tabakası hastalıkları ve zehirlenmelerde de gerçekleşebilen
renk körlüğünün bilinen bir tedavisi yoktur.
Renk körlüğü hastalığı, tam renk körlüğü ve kısmi
renk körlüğü olmak üzere iki ana gruba ayrılmakta-
dır ve kalıtsal nedenlerden dolayı ortaya çıkmaktadır.
Çocukluk veya ergenlik çağında başlar ve ilerleyebilir. Renk körlüğünün ortaya çıkmasındaki diğer bir
etken, kalıcı beyin hasarları ya da retina hasarlarıdır
ve en yaygın kaynağı, çocuklukta alınan yüksek ultraviyole ışınlardır. Renk körlüğü, kırmızı-yeşil veya mavi-sarı renk eksik görme veya renk algılayamama olarak belirlenir. Genel olarak internette ulaşabileceğiniz
bilimsel bilgiler bunlardır. Peki, bir renk körü için bu
hastalık ne ifade eder?
“Şimdi sen bunu ne renk görüyorsun?”, belki de hayatım boyunca en sık duyduğum sorudur. Kırmızı-yeşil
renk körü biri olarak belirtmek isterim ki, geri kalan
renkleri ben de sizler gibi görüyorum. Bu yüzden
bize (renk körlerine) “Gökyüzü ne renk?” , “Tahta ne
renk?” gibi sorular sormanıza hiç gerek yok. Çünkü
ana renkleri gayet iyi görebiliyoruz. Tabii şunu da atlamamak gerekir ki, renk körü insanlar çocukluktan
itibaren renklere ilgi duymadıkları için renkleri bilmiyor olabilirler. Örneğin, benim için açık mavi veya
mor yoktur; o renklerin hepsine mavi derim. Bunun
bana ne zararı olduğunu sorabilirsiniz. Saymakla bitmez arkadaşlar, birkaç basit örnek vereyim. Bilgisayar
oyunlarını seven biri olarak, Call of Duty serisini 4.
oyunundan sonra oynayamadım. Neden mi? Çimlerin arasında giderken bir yerden saldırı geldiğinde
ekran birden yeşil-kırmızı oluyor. Haliyle ben de ne
düşmanı görüyorum, ne kendi adamlarımı; anında
ölüyorum. Yaşayan bilir, böyle birçok oyun kaçtı sırf
renkleri ayırt edemediğim anlar olduğu için.
Gelelim bir renk körünü en fazla zorlayan kısma. Arkadaş çevreniz sizi öyle bir sorguya çeker ki, yarım
saat boyunca ne kadar renkli eşya varsa hepsini sorar,
79