Yıldız İşletme Kulübü Profil Dergisi 2015 | Page 61

Profil 2015 Biyografi Selin ÇAKIR [email protected] “Benim en büyük mutluluğum her şeyden kaçmak, her şeyden. Tüm çocuklardan. Tüm acılardan. Tüm sevgilerden. Tüm orgazmlardan. Tüm gecelerden. Tüm günlerden. Her hilal aydan, her ülkeden. Ben her gece ölüyorum. Her sabah yeniden canlanıyorum. Her yirmi dört saatlik zaman dilimi hem ölüm hem yaşam aynı zamanda…” Bu satırlar, “Edebiyatın Gamlı Prensesi” diye anılan odasında, Pavese’nin intiharının kokusunu duymak Tezer Özlü’ye ait. Yazdığı her satırla yanı başımızda bi- istedi. O anı, ölümü yaş amak istedi ve Pavese’nin “Ve zimle sohbet eden, içimizi burkan, burkulan kalbimizi yaşam yalnız rüzgar, yalnız gökyüzü, yalnız yapraklar ve yalnız hiç değil mi?” sorusu ile kitabını noktaladı. gülümsetmeyi başarabilen kadın. Denemeleri, kısa hikayeleri oldukça başarılıdır. Yaşamı ve onun getirdiklerini anlamlandırmaya çalışmış, gittiği her yerde özgürlüğü aramıştır. Henüz eserlerinden birini bile okumamış bir kişi, hakiki yalnızlığı ve gitmenin ne olduğunu bilmiyordur. Çünkü O’nun en sevdiği eylem “gitmek”tir. Çünkü yaşamın onun için tek bir anlamı vardır: Her şeyden, her yerden kaçıp gitmek. Yanlış hatırlamıyorsam 18. yaşından itibaren birçok kez gitmeyi denemişti. Akıl ve delilik arasındaki çizgide gidip gelip birçok kez başka boyutun derinliklerine inmeyi denemişti. O’nun için gitmek, bazı durumlarda intihar demekti. Biraz “Yaşamın Ucuna Yolculuk”tan bahsetmek istiyorum. 9 Eylül’de, kendi doğum gününde, kendisi ile aynı gün doğmuş Pavese’ye olan yolculuğu başlar. Yolculuğunda Kafka ve Svevo’ya uğrayıp mezarlarında onlarla sohbet eder. Bana göre onları birleştiren, bir yerlerde bir araya getiren görünmez bağlar vardır. Tezer Özlü’nün Pavese’yi sevmesinin tek nedeni, kuşkusuz yazarlığı değildi. Otel Roma’nın 305 numaralı “Çocukluğun Soğuk Geceleri” ise anılarından yola çıkarak yazdığı bir kitaptır. Yaşam ve ölüm olarak çıkar karşımıza. Bu kitap, onun sessiz çığlıklarıdır. Çocukluğunun acılarını tek tek anlatmıştır. Abartısız ve samimi. Sadece çocukluğunu ve acılarını değil, aynı zamanda hastalık-hastane ile yalnızlığın kokusunu hissettirir bize. “Ölüm düşüncesi izliyor beni. Gece gündüz kendimi öldürmeyi düşünüyorum. Bunun belli bir nedeni yok. Yaşansa da olur, yaşanmasa da. Bir kaygı yalnızca. Beni, kendimi öldürmeyi denemeye iten bir kaygı.” Yaşamı, yaşamamak olarak hisseden; ölmeyi bu denli isteyen, intiharı çokça deneyen Tezer Özlü’nün kanser nedeni ile aramızdan ayrıldığını duyduğumda kafamdaki tüm o güçlü karakter yıkılmıştı. Biliyorum, benim gibi birçok kişi ona afilli bir intiharı yakıştırıyordu. Belki o, ilaçlarını kullanmayı reddetmesiyle intiharı seçti. Sonsuz uykular isteyen Tezer’in, 1986 yılında ölmesiyle beraber yaşamaya başladığını düşünenlerdenim. 61