Yıldız İşletme Kulübü Profil Dergisi 2015 | Page 51
Profil 2015
Röportaj
Pınar ÇALGAN
[email protected]
Peki, bizlere üniversite hayatımızı hem verimli hem
de eğlenceli geçirmemiz için verebileceğiniz tavsiyeler var mı?
Bence üniversite sadece akademik eğitim alınan bir
yer değil. Üretken olup her şeyin temelini atabileceğiniz bir dönem. Şimdiki aklım olsaydı üniversite kulüplerinde daha aktif olurdum. Tiyatrolar, kulüpler
çok fazla şey katıyor insana. Ne kadarımız okuduğumuz işi yapıyoruz, orası tartışılır. O yüzden eğitimin
yanına ne kadar çok şey eklersek yolumuzu çizerken o
kadar yardımcı olur. Ben bir de Erasmus’la Fransa’ya
gittim, bir dönem orada okudum. Hayatımda aldığım
en güzel karardı. Herkese tavsiye ediyorum; yurt dışı
fırsatınız olursa mutlaka deneyimleyin.
Altan Gördüm ve Vahide Perçin’den oyunculuk eğitimi almışsınız. Nasıl bir süreçti, size katkıları neler
oldu?
Oyunculuk eğitimi için araştırma içindeyken çok
değerli iki oyuncunun kurduğu Akademi Otuz Beş
Buçuk ile karşılaştım. O zaman çok yeni bir okuldu.
Eğitmenler arasında Tolga Örnek ve Bahar Kerimoğlu
vardı. Çok iyi hocalarla çalışma imkanım oldu fakat
şehir dışında olan bir diziye başladığım için devam
edemedim. Ara ara Bahar Kerimoğlu ile özel oyuncu koçum olarak çalışmaya devam ettik. Aldığım bu
eğitimlerin bana büyük katkısı oldu. Özellikle Vahide Hoca’nın bende çok özel bir yeri var. Gerçekten bir
şeyler yapabiliyorsam bu onların sayesinde.
Erasmus’a giderken yabancı dil seviyeniz nasıldı?
Ortaokul ve liseyi Fransızca okudum. Fakat üniversitede okuduğum bölümün Fransa’da bir üniversite ile
bağlantısı yoktu. Bölümden bir arkadaşım Fransa’daki okullarla yazışarak bağlantıya geçti ve bir şekilde
okullar arası anlaşmayı sağladı. Böylece birlikte bir
dönemi Fransa’da okuduk. Oradaki okulun eğitim dili
Fransızca’ydı. Üniversite öncesi Fransızca eğitimim
sayesinde bu şansım oldu. İyi ki de gitmişim, eğitimimde aldığım en iyi karar bu sanırım.
Kamera arkasında da bazı işlerde yer almışsınız.
Bunlar nasıl işlerdi?
Bir yapım şirketinde çalışıyordum. Dışarıdan televizyona programlar yapıyorduk. İlk stajyerlikle başladım.
Sektöre dair gerçekten hiçbir şey bilmediğim için ne
kadar ayak işi varsa onları yapıyordum. Daha sonra
kadroya geçip reji yapmaya başladım. Sonrasında da
editörlük bölümüne geçtim.
Size ne gibi özellikler kattığını düşünüyorsunuz
Erasmus’un?
Fransa’ya giderken ilk defa ailemden ayrıldım. Hiç
bilmediğim bir yerde, tanımadığım insanlarla birlikteydim. Bu insana cesaret ve özgüven veriyor. Ben ilk
defa hiç kimseye ulaşamayacağım ve tek başıma kaldığım bir yerdeydim. Bu deneyim ayaklarımın üzerinde durmak, tek başıma bir şeyler yapmak konusunda beni çok cesaretlendirdi. Orada dünyanın birçok
yerinden bir sürü insanla tanıştım ve bir sürü hayat
gördüm. Bu, kültürel açıdan da insana çok şey katıyor.
Fransa’dan döndükten sonra İstanbul’a gitme kararı
aldım. Fransa’da tek başıma bu deneyimi yaşamasam
İstanbul’a gitmeye cesaret edemeyebilirdim.
Kamera arkasında çalışırken ileride bu kadar tanınan bir oyuncu olabileceğinizi hiç düşündünüz mü?
Hayır, gerçekten hiç düşünmedim. Zaten oyunculuğa
başladıktan sonra da hemen geniş kitlelere ulaşmadım. Çünkü öyle bir hedefle yola çıkmadım. İşe mutfağından başlamayı tercih ettim. İyi ki de öyle yapmışım
diyorum. O işler bana çok farklı şeyler kattı. Tekrar bir
gün kamera arkasında bir şeyler yapmak isteyebilirim.
O defteri kapatmak istemem.
Peki, oyunculuk yaparken arkaya müdahale etme
isteği oluyor muydu hiç?
Bir oyuncu olarak kamera arkasına ekstra meraklıyım
tabii. Zaman zaman bir şekilde içimde rejiye müdahale etme isteği oluyor. Reji de bu durumu bildiği için
benimle sık sık şakalaşır.
51