8
Tam da bu noktada, UNDP’nin krizlere yanıt ve dayanıklılık alanındaki katma değeri devreye giriyor. Esasen, büyüklüklerinden bağımsız olarak, altyapı yatırımları, belediyelerin bütçelerindeki en büyük harcama kalemi. Bina ve tesisler, teknik ekipman, transfer istasyonları, kolektörler, atıksu arıtma tesisleri, şehir merkezleri ile kırsal alanlarda yaşayanlara hizmet götürmek için inşa edilmekte. Tüm bu yatırımlar, halihazırda kendi kalkınma mücadelelerini veren, aynı zamanda, yüzbinlerce mülteciyi ağırlayan toplumların refah ve ilerlemeye ulaşmaları için gerekli. Ve bu yatırımları gerçekleştirmek için ciddi mali kaynağa ihtiyaç var.
Örnek vermemiz gerekirse, sadece katı atık transfer istasyonları aracılığıyla, UNDP, şehirlerin sağlık ve yaşam kalitesi gibi alanlarda AB standartlarına uyumunu artırıyor. Kent sakinleri ve kırsal bölgelerde yaşayanlar için çevresel koruma sağlıyor ve daha fazla nüfusa hizmet götürme baskısı altındaki belediyelerin üzerindeki mali ve operasyonel yükü hafifletiyor.
Kaynak ve kapasiteleri sınırlı olan belediyelerin beklenmedik nüfus artışı ile birlikte gelen atık (çöp, katı atık, atık su vb.) üretimi ve yönetimi gibi, sağlık ve çevre konularını da içeren sorunlarla mücadele etmekte zorlandığının altını çizen UNDP Türkiye Mukim Temsilci Yardımcısı Sukhrob Khojimatov da “Güneydoğu Bölgesi’nde üretilen toplam ek atık, yılda 1 milyon tonun üzerinde ve katı atıkların sadece taşınmasının yıllık maliyeti 25 milyon ABD Doları’nı aşıyor. Araştırmalara göre, Türkiye'nin güneydoğusunda yer alan ve nüfusunun yaklaşık yüzde 20’si kadar mülteciye ev sahipliği yapan illerdeki belediyelerin, artan hizmet talebini karşılamak amacıyla gerekli kapasiteye erişebilmeleri için yıllık ek 215 milyon ABD Doları'na ihtiyacı olacak” sözleriyle durumun mali boyutunu gözler önüne seriyor. Rakamlar gerçekten her şeyi ortaya koyuyor. Gila Benmayor’un köşe yazısında ifade ettiği gibi: “Anlayacağınız açık büyük”.
Sukhrob Khojimatov, Mukim Temsilci Yardımcısı