EKİM 2014 - XXI 20
GÜNCEL
robin cameron
ihtiyaç duyuyordu ve bu yüzden
Chelsea'ye gitti. Bir süre sonra mekan
boyutlarının çok büyük olması itici
gelmeye başladı ve Chelsea'nin sıradan
olduğunu düşündüler. Ticari bir
sıradanlıktansa otantisiteyi aradıklarını
fark ettiler. Bu sebeple sanat Lower East
bölgesine kayma başladı. Burada
gösterilen işlerin de bu otantisiteye sahip
olduğunu düşünüyorum.
gö: Soylulaştırma kaçınılmaz olarak
yaşanıyor mu sanatçıların gittiği
yerlerde?
km: Soylulaştırma değişim midir? Nasıl
tanımlamalı? Bence değişim kaçınılmaz.
gö: Soylulaştırma birilerinin gelip
mevcut yaşantıyı biraz zorla değiştirmesi.
km: Sürekli yaşanan bir şey ama bu,
döngüler şeklinde oluyor. Aslında
soylulaştırma kentteki insanların kırsala
taşınmasıyla orada banliyö hayatını
kurmasıyla başladı. Tarlalar ev yapılmak
üzere kapatıldı. Herkes bu hayatın harika
ve ideal olacağını bekliyordu. Bu süreçte
çiftçiler yerlerinden ayrılmak zorunda
kaldı. Bu soylulaştırmaydı. Bu esnada
kentler boşaldı ve kimse boşalan
apartmanlarda yaşamak istemedi. Ben
banliyöde büyüdüm örneğin ve
korkunçtu, sıkıcıydı, yapılabilecekler
sınırlıydı. 2000’lerin başında neredeyse
küresel bir değişimle insanlar kente geri
taşındılar. Ben de Harlem'e taşındığımda
kimse orada yaşamak istemiyordu.
Taşındığım evde 15 yıldır kimse
oturmamıştı ve korkunç bir durumdaydı.
Şimdi herkes geri taşınıyor. Belki çiftçiler
arazilerini geri alma şansı bulmuştur. Öte
yandan bu değişim, kente geri gelen
herkesin birlikte yaşamayı da öğrenmesi
gerektiği anlamına geliyor.
gö: İstanbul'daki durum biraz farklı.
Kırsaldan kente göç eden çok kişi oldu.
Kırsal dediğimiz yerler de giderek
kentleşti. Buradaki soylulaştırma tanımı
farklı olmalı. Bir sürü inşaat yapılıyor,
kentsel dönüşüm gerçekleştiriliyor ve
insanlara evlerinden çıkması söyleniyor.
Apartmanların bir kısmı boş kaldı
mesela. Düşük gelirli insanların bir
yerden gönderilmesi ve oraya lüks bir
yaşamın bir anda yerleştirilmesi üzerine
kurulu buradaki soylulaştırma.
km: Kötü bir kentsel gelişmeyi
soylulaştırma olarak özetlemek eksik
kalabilir. Ama benzer bir durumun New
York'ta da görüldüğü oluyor. Mesela
Lower East bölgesinde eskiden Yahudi
aileler oturuyordu, sonra Çinli aileler
geldi, sonra Latin kökenli insanlar geldi.
Dönemsel bir dönüşüm oldu.
Sanatçılarsa Lower East Side ticari ve
sıradan bir yer olmadığı için orada
çalışmaktan rahatlık duydular.
gö: Tophane için düşünürsek, ilham
verebilen çok katmanlı bir durum var ama
çok rahat çalışabiliyorlar mı bilmiyorum.
Ara sıra galerilerden hoşlanmayan
Tophane halkı olay çıkarıyor. Peki sergi
üzerinden mimarlara ya da üretilen
mimarlığa bir eleştiri getirdiniz mi?
km: Buradaki durum üzerinden bir
değerlendirme yapmayacağım. Ama
genel olarak sergi mekanlarının politikası
üzerine yazılmış olan Inside The White
Cube kitabı var. Beyaz bir küpün içinde
nötral bir ortam olur. Mixer'i de ilginç bir
beyaz küp olarak değerlendirebiliriz.
gö: Burayı değiştirmeye çalıştınız mı?
km: Tekerlekli duvarları kullanmak
istemedik, oldukça uygunsuz kalıyordu.
Bence sanatçılar işlerini açık bir şekilde
sunabilme li. Hareketli duvarları kaldırarak
daha iyi bir ortam oluşturmaya çalıştık bu
sebeple. Mesela girişte tavandan sarkan
iş aslında mekana girmeyi biraz
engelliyor. Benim için bu durum
sanatçının stüdyoda üretirken yaşadığı
mücadeleyi anlatıyor. Elay Ping, Walk
isimli çalışmasında Manhattan'da
Broadway boyunca yürüyor. Yürüyüş
boyunca yoldaki bir çatlağa ya da çizgiye
basmıyor, biraz batıl inanç gibi bir
durumu kent üzerinden yorumluyor.
Bence sergideki pek çok sanat işinde