Dijital Dünyada Mimarlık,
Mekan Ve Performans Üzerine Düşünceler
1.
15-18 Temmuz 2014 tarihleri arasında İngiltere Oxford
Üniversitesinde Dijital Beşeribilimler yaz okulu
düzenlendi. Katılımcıların büyük çoğunluğunun tarih
ve edebiyat alanlarından olması, programı mimarlık ve
mekan çalışmalarından uzak kılıyor gibi görünse de,
tartışmaların dijital dünyada bilgi üretimine dair ortak
soru-sorunlara ışık tutması önemli ve aydınlatıcıydı.
Bu köşede daha önce yer alan bir yazımda da
değindiğim gibi Dijital Beşeribilimler, tanımı gereği
disiplinlerarası bir alan.1 Oxford yaz okulundaki kimi
önermeler de mimarlık ve mekan çalışmaları için
önemli ve düşündürücü noktalara işaret ediyordu.
EŞİK CİNLERİ
Bu bağlamda Oxford’daki en çarpıcı tartışmalardan
birisi hipotez temelli akademik araştırmaların tarihe
karışmakta olduğu ve günümüzde Beşeribilimler
disiplinlerinin temsili değil performatif ölçütlerle
değerlendirilmeye başlandığı idi.2 Bu önermeyi şöyle
açıklamak mümkün: Geleneksel anlamda tarih ve
edebiyat gibi Beşeribilimlerin yöntemleri yorumanlamlandırma üzerine temelleniyordu. Günümüzde
bu alanlardaki veri ve bilgiler artık geleneksel
sınıflandırma ve arşivlendirme yöntemleriyle
ulaşılamayacak ve kontrol edilemeyecek sayılara
varmış durumda. Dijital Beşeribilimlerin temel derdi
bu veri ve bilgileri dijital ortamda organize ederek
ulaşılabilir ve denetlenebilir veri ağları oluşturmak.
Böyle bir çabanın basit bir belge tarama ve depolama
işinden çok daha karmaşık ve disiplinlerarası
ortaklıklara gereksinimi olduğu açık.
EKİM 2014 - XXI 14
Örneğin tarihi verilerin anlamlı bir biçimde ve farklı
düzlemlerde sınıflandırılması ve ulaşılabilir kılınması
tarihçilerin yorumunu; bu sınıflamanın dijital
ortamda erişilebilir kılınması yazılım uzmanlarının
becerisini; dijital arayüzlerin oluşturulması ise
GÜLSÜM BAYDAR
[email protected]
veri görselleştirilmesi uzmanlarını gerektiriyor.
Bunların yanı sıra, farklı projelerin dijital ortamda
birbirleriyle ilişkilendirilmesi için ortak dil ve kodların
oluşturulması, yıpranmış tarihi belgelerin okunabilir
hale getirilebilmesi ve tercüme edilmesi daha da
ileri düzeyde disiplinlerarası ortaklıklar ve yeni
teknik uzmanlıklar oluşmasına yok açıyor. Böylesine
bir işbirliğinin ürünü olan bir Dijital Beşeribilimler
projesi de her şeyden önce dijital ortamdaki kesintisiz
performansı temelinde değerlendiriliyor.
Bir Dijital Beşeribilimler tartışmasında gündeme gelen
temsiliyet-performans ayırımı, gene önceki bir yazımda
konu ettiğim, güncel mimarlık söyleminde eleştirel
kuramların yerini projektif kuramların aldığını söyleyen
Robert Somol ve Sarah Whiting’in önermelerine
paralel.3 Somol ve Whiting’e göre mimarlığı bir dil
olarak gören eleştirel kuramlar, disiplinin performatif
yönünü göz ardı ederek mimarlık pratiğini açmaza
sokuyorlardı. Projektif yaklaşımlar ise mimarlığın
değişim odaklı, öngörülemeyen alternatiflere ve
kontrol edilemeyecek değişkenlere açık, aktif bir
organizma olduğunu öneriyor. Burada mimarlık ürünü
farklı okumalara açık bir dilsel kurgu değil, performatif
bir nesne niteliğinde görülüyor ve değerlendiriliyor.
Peki temsiliyet ve performans olguları içkin olarak
birbirlerinin karşıtında mı yer alırlar? Bu karşıtlık
kurulurken (her karşıtlıkta olduğu gibi) nelerin üzeri
örtülmektedir? Performans neden bugün beşeri
bilimlerden mimarlığa kadar uzanan farklı alanlarda
bu denli yaygınlık kazanmıştır? Daha da ötesi nedir bu
performans dediğimiz kavram?
Performans sözcüğünün iki farklı ama birbiriyle ilişkili
anlamı var. Birincisi ve ilk akla gelen, sahnede yer