Kudüs, İslam ümmetinin vahdet binasının kilit taşıdır.
Kudüs, semavi dinlerin vazgeçilmez kutsal şehri. Her ne kadar isim kökeninde Yeruşelim olarak değişmiş ve Salem ' den gelen bir anlam taşıyorsa da, taşıdığı ismin aksine bir tarihe sahiptir. Salem, daha sonra Tevrat ' ta ve İncil ' de Yeruşelim diye isimlendirilmiştir. Bunun karşılığı Arapça da Daresselam ' dır. Selam yani barış yurdu demektir. Ancak tarih boyunca barıştan çok, büyük savaşlara, büyük kıyımlara ve büyük yıkımlara sahne olmuştur. Yahudiler ve Hıristiyanlar için yeryüzünün en kutsal şehri. Dünyanın yaratılışının başlangıç noktası, tek kıbleleri, hac yeri, mehdilerinin geleceği bölge, tanrının evinin( Beytullah gibi) bulunduğu şehir, haşrolmanın başlayacağı yer gibi özellikleriyle vaz geçilmez bir yerdir.
Biz Müslümanlar için yeryüzünün en kutsal mekanlarından, ziyaret edeceğimiz üç mescitten biri. İsra ve Miraç beldesi. İlk kıblemiz, peygamber yurdu, vahiy coğrafyası, Hz. Musa bu yolda yürürken Tevrat nazil olmuştur. İncil ve Zebur burada nazil olmuştur. Kuran kıssalarının önemli bir bölümü buraları anlatır. İsmi kuranda geçen peygamberlerin tamamına yakını burada yaşamış, tebliğ ve mücadelelerini burada yapmışlardır. Kuran ' da ilahi tanımla, çevresi bereketli kılınan mübarek ve mukaddes arzdır. Mekan-ı İbrahim, Mihrab-ı Zekeriya ' dır. Söylenecek çok şey olsa da biz bu kadarıyla iktifa edelim.
Kudüs ' ün mevcut hali ile üç din için kutsal olması sadece bir imtihan değil, aynı zamanda İslam ümmetine ilahi bir ikramdır. Kudüs ile bağımız, tarihi, mimari sanatsal coğrafi veya duygusal olsa bile bizim için en önemli bağ iman bağıdır. Bizim burayla akidevi bağımız, bizim buraya kayıtsız kalmamamızı gerektirmektedir.
Vahdetimizin sembolüdür. Kudüs tüm hizip ve grupları çatısı altında toplayan bir potansiyele sahiptir. Ve bu haliyle Kudüs ' ün egemenliği daha doğrusu hadimliği mutlaka ama mutlaka İslam ümmetinde olmalıdır. Zaten bereket ve kutsiyet itibariyle mutlaka sahip çıkmamız gereken İslami ve imani bir değerimizdir. Kudüs ilk ismi itibariyle barış anlamı taşımaktaydı. Ancak neredeyse Müslüman hakimiyeti dışındaki dönemlerin tümünde barışa hasret bir dönem geçirmiştir.
En huzurlu dönemini İslami fetihle 638 Hz. Ömer devri itibariyle yaşamıştır. Ancak Temmuz 1099 ' da haçlı orduları Kudüs ' e girince çoğunluğu Mescid-i Aksa ' nın içinde 70.000 Müslümanı şehit etmişlerdir. Yahudileri sinagoglara doldurarak yakmışlardır. Yani Kudüs halkının tümünü yok etmiştir. 02 Ekim 1187 de Selahaddin Eyyubi Kudüs ' ü fethedince haçlıları öldürmemiş öldürtmemiştir. 02 Ekim 1187 itibariyle selahaddin ' in Kudüs ' ü fethinden 9 Aralık 1917 yılına kadar İslam egemenliğinde yine huzura kavuşmuştur Kudüs. Ancak 1917 yılında kaybettiği huzura, 14 Mayıs 1948 ' de bir darbe daha inmiştir İsrail devletinin kurulmasıyla. Şu anda tüm Müslüman ve tüm Hıristiyanlar, İsrail zulmü altında yaşamak zorundadırlar. Ve bu durum yaklaşık üç nesildir devam ediyor.
Kudüs ' ü kaybedişimizin 99 yılında, öncelikle bizden önceki Selahaddin dönemi Müslümanlarının bizden daha dirayetli daha fedakar daha yiğit olduklarını hatırlamakta fayda var. Çünkü onlar Kudüs ' ün yokluğuna 88 yıl dayandılar. Biz ise 99 yıldır Kudüs ' ten mahrumuz.
Bize düşen İsra Suresi ' ndeki ilahi vaadin yani fethin gerçekleşmesi için hangi amelleri yapıyor olduğumuzdur. İsra Suresi yedinci ayette İsrailoğulları ' na hitaben;
İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz, kötülük yaparsanız yine kendinize yapmış olursunuz. İkinci bozgunculuğun zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide( Beyt-i Makdis ' e) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yerle bir etsinler diye( üzerinize yine düşmanlarınızı gönderteceğiz.) İsra-7
Yukarıda anlatılanların Kudüs ve Özgürlük konusu ile ne gibi bir ilgisi olabilir.
Öncelikle Kudüs Müslüman egemenliğinde değil ise, İslam dünyası esaret altında ve darmadağındır. 1099 tarihinde de öyleydi. Kudüs bizden vahdet ister. Selahaddin 1183 Yılı Şam Deklarasyonu ' yla İslam Birliği ' ni tesis etmiştir. Oysa bu tarihte otuzdan fazla parça İslam devleti bulunmaktaydı. Şam Deklarasyonu 1183 tarihinden 4 yıl sonra, 2 Ekim 1187’ de Kudüs fethedilmiştir.
59