6
Londra-Haber
Ocak - 2014
Özgür
Gençalp
ozgurgencalp@hotmail.com
Karanlıktan Aydınlığa
Karanlık da aydınlık gibi geçici süreçlerin havasıdır aslında.
Tıpkı insanlar ve diğer hayvanlar gibi. Kalıcı olan biz değiliz,
karanlık da kalıcı değil, kalıcı olan sürecin ürünüdür genellikle.
İlk kullanılan tekerlek belki şu an bizimle aynı dünyada değil,
tekerleği ilk kullanan atamız da öyle fakat tekerlek bugüne kadar
hayatımızda yerini hep korudu. Ey yüce atamız! Sen farkında
olmadan ne yapmışsın öyle? Karanlıkla aydınlığın kavgasında,
belki de avını evine götürmek için yonttuğun o yuvarlak taşın
bugünkü hayatımızı nasıl etkileyeceğini bilseydin yine uğraşır
mıydın nasırlı ellerinle o taşla? Şimdi sen yoksun, yonttuğun o
yuvarlak taş da yok, senin karanlığın da aydınlığın da yok. Fakat,
21. yüzyılda kullanılan bir fikrin var. Bu yüzyılda karanlıklarla
aydınlıklar o günkünden çok farklı ama yine karanlık da var
aydınlık da.
Peki ya sen barbarlık çağının orta aşamasında ilk sınırı çeken
Amerika yerlisi! Bugün torunlarının sınırları kan dökerek
belirleyeceğini, senin haberin bile olmadığı, sınırları çizilmiş
topraklara ölüm saçan bulutlarla uçacağını bilseydin, sınırlarını
belirlemek için ilk kazığı çakar mıydın tahtadan kurduğun
sığınaklar etrafına? Bugün, bu yüzyılda sen de yoksun, sınırı
çizen tanıdığın simalar da yok, senin çizdiğin sınır da yok. Fakat
bu yüzyılda da sınırlar var. Tanıdık tanımadık simalar ölmeye
devam ediyor o sınır aşkına. Sen dünyayı bütün olarak
görmemişsindir, peki ya bugünkü halini görseydin, nasıl
parçalara ayrıldığımızı bilseydin, bayrak, ırk, asker nedir
bilseydin, küçük bir çocuğun bir bomba karşısındaki çaresizliğini
bilseydin, o sınırı belirleyen ilk kazığı çakar mıydın?
Peki ya biz?
Dünyanın sınırsız halini görebiliyorken, ırk, bayrak, savaş, kan,
gözyaşı nedir biliyorken, çizilen sınırların içinde acizce
sıkışıyorken, barikat, kapalı kapı nedir diye kendimize soruyor
muyuz? Yoksa biz de Sezen Aksu’nun Ünzile’si gibi köyün en
son çitinde dünyanın bittiğine mi inanıyoruz? İlk sınırı çeken
atamızın ilk torunu da mı buna inanmıştı yoksa? Sınırdan sonra
dünyanın bitiğine inanmasak da, sınırın dışından geleni ne kadar
hoşgörüyle karşılıyoruz?
Sınırlar da aydınlık ve karanlık gibi, senin ve benim gibi kalıcı
değildir elbet. Beynimde yücelttiğim özgürlük aydınlıkken,
sınırların karanlık olması, yalnızlıkların gece, gülümsemelerin
gündüz olması rastlantı mı? Fakat her bomba düştüğünde, her
çocuk ağladığında, her insan kurşunla öldüğünde güneş
tepedeyken bile karanlıktır hava, karanlıktır içim.
Peki ya ilk silahı üreten “mucit”! Sen mutlu olur muydun, dilini
bilmediğin bir gencin sevdiklerini kaybettiğinde gözlerindeki
hüznü görünce? Dudaklarından dökülen ağıtlar ve iç çekişleri
bana dokunduğu gibi sana da dokunur muydu? Sınır korumak
için üretilen tekerlekli silahlar hangi atamızın fikri veya
isteğiydi? Size sözüm yok, bize kalan miraslar böyle
değerlendirilmemeliydi. Hiç vicdan muhasebesi yapmadın mı
sen? Bugün, kaç emekli maaşı gerekir kanlar içinde yatan masum
bir çocuğu hayata döndürmek için? Daha ne kadar açgözlü
olmalısın, daha ne kadar kan dökülmeli? öldür emrini veren
komutan bu soru cümlesinin öznesi ilk silahı üreten atamız değil,
sensin! Daha ana rahmine düşmeyen çocukların yüzüne bakmaya
nasıl cesaret edeceksin? Yüzün hiç mi kızarmayacak? Gece kuş
tüyü yastığa başını koyduğunda, cephede savaşan gençlerin
korkuları kabusların olmayacak mı? Kaç evin, kaç araban, banka
hesabında kaç dijital rakamın olması gerek, silahlarının susması,
sınırlarının yok olması için?
Bazılarımız atalarımızdan gelen tekerleği, sınırı, silahı alıp
geliştirdi. Peki, neden doğaya olan saygıyı, herşeyden önce insan
oldu ğumuzu, diğer canlılarla eşit olduğumuzu, birlikte yaşama ve
paylaşma zevkini bugünlere taşıyabilen, insanların sayısı sınırlı
kaldı?
Neyse, en azından bu karanlıkların içinde, aydınlık olan onlar
var! En azından bu karanlıkları aydınlığa çevirebilecek güzel
yürekler yanyana gelince, başka topraklarda olsa dahi birgün
karanlık karşımızda, atalarına ettiği ihanetin ağır bedeli
omuzlarında, elindeki silahıyla diz çökecektir.
İngiltere'de AB
göçmenleri
tartışması bitmiyor
Geçtiğimiz haftalarda neticeleri
açıklanan bir araştırmaya göre İngiliz
toplumunun yüzde 77'lik bir oranı
İngiltere'ye, Avrupa Birliği
(AB)'nden gelen göçmenlerin daha
az olması gerektiğini belirtiyor.
NatCen sosyal Araştırma şirketi
tarafından yapılan “Britanya sosyal
Tavırlar” anketinin sonuçlarını
açıkladı. Ankete katılan İngiliz
vatandaşlarının yüzde 56'lık bir
bölümü, ülkeye alınan göçmen
sayısının “büyük düşüşe” uğraması
gerektiğini savunurken yüzde 21'lik
bölümü ise sadece düşüşten yana
olduklarını belirtti.
Ülke ekonomisinin de ele alındığı
anketin bu bölümünde ise, yüzde
47'lik bir oran göçün ülke
ekonomisine yaramadığıı savundu
ayrıca yüzde 31'lik kısımda bunun
tam tersi olarak ülke ekonomisine
göçmenlerin katkıda bulunduğunu
ankette vurguladı. İngiltere
Başbakanı David Cameron, Birleşik
Krallık'a gelen göçmen ve ülkeden
göç edenlerin sayısı arasındaki
farkın, yıllık yüz binden az olması
gerektiğini düşünüyor. Koalisyon
hükümetinin küçük ortağı, Liberal
Demokrat Parti ise AB'den gelen
göçmen sayısına sınırlama
planlarının ekonomiye zarar
vereceğini vurguluyor. Gazetemizin
9. sayısında BBC Türkçe'yi kaynak
edinerek hazırladığı haberde ise
'Göçmenler İngiltere'ye katkıda
bulunuyor' idi. Haberde;
Bir üniversite araştırması
yansıtılarak, 2000 yılından bu yana
İngiltere'ye gelen göçmenlerin kamu
bütçesine "önemli" katkıda
bulunduğunu ve sosyal yardım alma
ihtimallerinin İngiltere doğumlulara
oranla daha az olduğunu ortaya
koyulmuştu.
2000 yılından bu yana İngiltere'ye
gelen göçmenlerin kamu bütçesine
"önemli" katkıda bulunduğu
bildirilmişti.
Londra Üniversitesi tarafından
yapılan araştırma, son yıllarda gelen
göçmenlerin parasal yardım alma ve
sosyal konutlarda yaşama ihtimalinin
İngiltere doğumlu olan kişilere
oranla daha az olduğunu da ortaya
koymuştu. Raporu hazırlayan
uzmanlar, göçmenlerin devletin
olanaklarını "sömürmediğini",
tersine "oldukça fazla" katkıda
bulunduğu ifadeleri yeralmıştı.
İngiltere'de hükümet, sosyal yardım
sistemini korumak için katı kurallar
uygulamakta haklı olduğunu öne
sürdüğü haberde, bütçe açığını
kapatmak için hükümet bir süredir
kamu harcamalarında kesinti
yaptığıda belirtilmişti. İngiltere,
işgücü açığı olan alanlarda
çalışabilecek kalifiye göçmenler
dışında, sosyal yardım sistemi
açısından yük oluşturmasını
engellemek adına göçmenlerin
girişini mümkün olduğunca
sınırlamak istiyor.
Üniversite'nin Göç Araştırma ve
Analiz Merkezi'nin hazırladığı rapor,
2000'den itibaren İngiltere'ye gelen
göçmenlerin sosyal yardım alma
ihtimalinin İngilizlere oranla yüzde
45 daha az olduğunu ifade
ediyor.Göçmenler daha fazla vergi
ödüyor. İngiltere'deki göçmen
tartışmaları yapılan çeşitli
araştırmalar ve devlet yetkililerinin
zaman zaman konu ile ilgili verdiği
demeçler ile bir süre daha gündemde
kalacağı görülüyor.