Haziran - 2013 |
Özgür Gençalp |
||||||
göstericilerin hedefi bu kez meydanda kalan panzer ve TOMA ' lar oldu . Son araçların da 16.25 itibariyle meydandan ayrılmasıyla birlikte göstericilerin hedefleri bu kez canlı yayın araçları oldu . Medya aleyhine slogan atan |
göstericilerin bazıları canlı yayın araçlarına saldırdı . Saat 17.00 civarında ise Gezi Parkı ' ndan siyah bir duman yükselmeye başladı . Giderek artan duman parkı kaplamaya başladı . Ancak yarım saat sonra duman kayboldu . |
Protesto dalga dalga yayıldı Taksim Gezi Parkı ' nda ağaçların kesilmesine karşı çıkan grubun başlattığı protestolar İstanbul sınırlarını aştı . Başta İzmir ve Adana olmak üzere Türkiye ' nin birçok bölgesinde protesto gösterileri düzenlendi . İzmir ' deki protestoların ilk adresi Alsancak Meydanı ' ydı . Akşam saatlerinde bir araya gelen göstericiler , sloganlarla Taksim ' deki polis müdahalesini protesto etti . Basmane Meydanı ' na doğru yürüyüşe geçen gruba , polis izin vermedi . Bunun üzerine göstericiler ve çevik kuvvet ekipleri arasında gerginlik yaşandı . Daha sonra Talatpaşa Bulvarı ' na çıkan grup , burada yolu trafiğe kapatarak araç geçişini engelledi . Çöp konteynerlerini yakarak barikat oluşturan gruba , polis tazyikli suyla müdahale etti . Çıkan olaylarda yaralananlar ambulanslarda tedavi edilirken , çok sayıda gösterici de gözaltına aldı . Çok sayıda İzmirli , çıkan olaylardan sonra Gündoğdu Meydanı ' na gelmeye başladı . Bunun üzerine
Çevik Kuvvet ekipleri , verilen talimat doğrultusunda alandan ayrıldı . Yakılan ateşin etrafında toplanan grup , çeşitli sloganlar atarak protesto gösterisi düzenledi .
|
Korku İmparatorluğu ve Korkusu
Korku , genel görüşe göre , yaşanması muhtemel veya yaşanan bir olay karşısında hissettiğimiz kaygıdır . Korkunun var olabilmesi için korkulan ve korkutan tarafların ya da olayların varlığı söz konusudur . Elinde belli bir güce sahip bir bireyin bu gücü kaybetme tehlikesinden korkması normaldir . Lakin kimi zaman korkularla yüzleşmek kaçınılmazdır ve elindeki gücün sarsıldığını anlayan bireyin saldırgan bir tavır alması benim açımdan gayet beklendik bir tavırdır . Devletler de tıpkı bireyler gibi ellerindeki gücü kaybetme olasılığından korkarlar ve buna karşı gelişen her fikre saldırgan bir tavır sergilerler . Muhalif fikirlerden korkan devletler , kendisinden korkan , itaatkâr bir toplum yetiştirmekten yanadır . Türkiye ’ de birçok gerilemeye , korkutarak apolitikleştirilen , robotlaşan bir nesle ve bireysel özgürlüklerinin kısıtlanmasına yol açan 80 ihtilalı sürecindeki gelişmeler ve sonrasında izlenen politika , insanlar üzerinde bir korku imparatorluğu kurulmasının yolunu rahatlatmıştır . Hatta bunun negatif etkilerinin , Kıbrıs ’ ın işgal altındaki bölgesinde de günümüze kadar geldiğini net bir şekilde söylemek mümkün . Devletin yetiştirmeyi hedeflediği itaatkâr toplum , hakkı yendiğinde isyan etmez , özgürlükleri kısıtlanıp açık bir hapishanede yaşadığını fark etmez . İtaatkâr toplumu yönetmek çok kolaydır , televizyonda çıkan her şeye inanır , zorunlu eğitimde kafasına sokulan her şeyi sorgulamadan kabul eder , hurafelere inanır , araştırıp bilgi sahibi olmaz sadece verileni alır ve susar . İtaatkâr toplum devletin yararına işler , farklı olanları dışlar , ötekileştirir . Bunu itaat ettiği devletin veya inandığı dini adına ne mantığını ne de ahlakını sorgulamadan yapar . İnsanlar üzerindeki baskıların artması , yeni gelişen beyinlerin içini dogmatik fikirlerle doldurup , şiddet eğilimi bir toplum yaratılmasına kadar yol açmış olsa ki farklı olana karşı nefret söylemleri gelişti , aydın insanlarımızın otellerde yakıldı , insanların eşitliğinden yana olanlarımız gazeteye yürürken arkalarından vuruldular , arabalar bombalandı , gazeteler , partiler kurşunlandı , tehditlerin ardı arkası kesilmedi . Sürü psikolojisiyle hareket edildiğindendir herhalde , her zaman farklı olandan korkuldu her zaman önüne geçilmek istendi . Devletler , muhalif görüşlü aydın kişilerden ve fikirlerinden otoritesini sarstığı için korkar ve bu korkularını yenmek için farklı savunma mekanizmaları kullanır . Devletler , toplum içindeki itaatkârcılarını , medyasını ve diğer çeşitli baskı unsurlarını kullanarak , sahip olduğu gücü korumaya çalışır ve aydınlanmak isteyen halkı korkutur , itaat etmeye zorlar . Bunu yaparken kimi zaman dini öne sürer , kimi zaman sözde milli değerleri ve yeri gelir , onu 6 Mayıs ’ ta idam eder , 19 Ocak ’ ta arkasından vurur , 4 Eylül ’ de işe giderken vurur , 24 Ocak ’ ta ona suikast düzenler . İsyan eden öğrenciye biber gazı sıkar , hakkını arayan işçiyi coplatır , barış isteyenleri yerde sürükler , bunları yazan gazeteciyi içeri atar , internet üzerinden yolsuzlukları belgeleyenleri terörist diye yargılamaya çalışır sonra suçsuz öğrencileri hapse tıkar , sosyal paylaşım sitesinden Ömer Hayyam ’ ın şiirini paylaşan sanatçıyı yargılar . Devlet bunu yaparken diğer yandan da topluma itaatkâr olun mesajı verir , isyan ederseniz içeri atarım sonunuz bunlar gibi olur , benden korkun , başkaldırmayın der . Hâlbuki halkın otoriteden değil , otoritenin halktan korkması gerekiyor . Otoriteye o gücü veren halk , at gözlüğünü çıkarırsa eğer birliğin verdiği gücün , otoriteyi bile yıkabileceğini , korkutan mekanizmaların üzerine kitlece gidilirse , artık itaat etmek zorunda kalınmayacağını ve özgür , sömürüsüz bir hayat sürdürebileceğini görecektir . Devletin aydın insanlara , öğrencilere , bozuk düzene başkaldıranlara , gazeteciye , öğretmene , kadına , memura , işçiye olan baskısı otoritesini kaybetme korkusundandır . Yazının başında da belirttiğim gibi korkularımızla yüzleşmemiz kimi zaman kaçınılmazdır .
|