EVE DÖNÜŞ
daha çok ışık vardı. Kazazedelerden bazıları gemilerin yanan
parçalarını kullanıp derme çatma meşaleler yapmışlardı ama
yanıp sönen, düzensiz ışıklar pek rahat bir görüş olanağı sağlamıyordu. Glass, nereye baksa parçalanmış cesetler ve gölgelerden çıkan, korku dolu yüzler görüyordu.
Artık ağaçlara yaklaşmıştı. Ağaç kabuklarını, eğri büğrü
dalları, salkım saçak yaprakları görebiliyordu. Tüm yaşamını
tek bir ağaca bakarak geçirdikten sonra, bunca ağacı bir arada
görmek ürkütücüydü; bir köşeyi dönüp en yakın arkadaşınızın
bir düzine klonuyla karşılaşmak gibiydi.
Glass, dönüp koca bir ağaca bakınca nefesi kesildi. Kıvırcık saçlı bir genç, ağacın gövdesine yaslanıp kalmıştı.
Muhafız üniformalı bir genç...
Glass, “Luke!” diye bağırıp tökezleye tökezleye koşmaya
başladı. Yaklaşınca genç adamın gözlerinin kapalı olduğunu
gördü. Bayılmış mıydı? Yoksa...
“Luke!” diye bağırdı 啹