THE 100 | Eve Dönüş | Page 12

Kass Morgan rından gelen çığlıkların gürültüsünde boğuldu. İniş gemisi bir anda kemiklere işleyen bir çatırtıyla Dünya’ya çarptı ve her şey karardı. *** Glass uzakta alçak perdeden, boğuk bir inilti duydu. O güne kadar hiç duymadığı bir ıstırapla doluydu ses. Gözlerini açmaya çalıştı ama en ufak çabasında, midesini bulandıran bir baş dönmesi yaşıyordu. Çabalamaktan vazgeçerek kendini yeniden karanlığa bıraktı. Birkaç dakika geçti. Yoksa birkaç saat mi? Huzurlu sessizlikle boğuşarak bir kez daha kendine gelmeye çalıştı. Saniyenin milyonda biri kadar bir süre, tatlı bir mahmurluk içinde, nerede olduğunu bilemedi. Tüm odaklanabildiği, art arda gelen tuhaf kokulardı. Glass bunca şeyin aynı anda koklanabileceğini bilmiyordu: Birini Luke ile favori buluşma mekânları olan güneş tarlalarından tanıyor gibiydi ama bu binlerce kez güçlüydü. Biri tatlı bir şeydi ama şeker veya parfüme benzemiyordu, daha yoğun ve ağırdı. Aldığı her nefesle, iç içe geçmiş kokuları tanımlamaya çalışan beynine aşırı yük biniyordu. Derken tanıdık bir koku, beynini harekete geçirdi. Kan. Glass’ın gözleri kırpışarak açıldı. Öyle geniş bir alandaydı ki duvarları göremiyordu. Yıldızlarla dolu, saydam tavan da millerce ötedeymiş gibi gözüküyordu. Yavaş yavaş bilinci yerine gelince, kafa karışıklığı yerini şaşkınlığa bıraktı. Gökyüzüne bakıyordu –D