Labirent: Alev Deneyleri
oldu. Dünyasına karanlık çöktü fakat Teresa oradaydı, birçok şekilde
aslında yanındaydı. Neredeyse... ona dokunuyordu.
O sırada zaman kavramı kalmadı. Uykuyla karışık, Teresa’nın
varlığının tadını çıkarıyordu ve o korkunç yerden kurtarıldıklarını,
artık güvende olduklarım, Teresa yla birbirlerini en baştan daha iyi
tanıma fırsatları olacağını, hayatın güzel olduğunu düşündü.
Keyifli bir uyku. Puslu karanlık. Sıcaklık. Bedenindeki coşku.
Sanki havada süzülüyordu.
Dünya yavaş yavaş yok oluyordu. Her şey uyuşuk ve tatlıydı.
Karanlık ise bir şekilde rahatlatıcıydı. Rüya görmeye başladı.
l
Çok küçüktü. Dört ya da beş yaşındaydı. Yatakta yatmış, battaniyeyi
t çenesine kadar çekmişti.
I
Yanmda, kollarını önünde birleştirmiş bir kadın oturuyordu,
s Uzun, kahverengi saçlıydı; yüzü artık yaşını göstermeye başlamıştı.
[ Gözlerinde üzgün bir ifade vardı. Kadın bunu gülümsemesiyle sak| lamaya çalışsa bile, Thomas onun üzgün olduğunu biliyordu.
t
Thomas bir şey söylemek, soru sormak istiyordu ama yapamadı.
Aslında orada değildi, yalnızca neresi olduğunu anlayamadığı bir
yerden olanları izliyordu. Kadın konuşmaya başladı, sesi aynı anda
hem sevecen hem de öfkeliydi. Bu, Thomas’ı rahatsız etti.
“Seni neden seçtiklerini bümiyorum ama şunu büiyorum ki
sen bir şeküde özelsin. Bunu sakın unutma. Ve asla,” sesi titredi ve
gözyaşları akmaya başladı, “asla seni ne kadar sevdiğimi unutma.”
Çocuk cevap verdi ama o Thomas olmasına rağmen aslında o
değildi sanki. Hiçbir anlam veremiyordu. “Sen de televizyondaki in
sanlar gibi delirecek misin, anneciğim? Babam gibi?”
Kadın uzanıp parmaklarını saçlarında gezdirdi. Kadın mı? Hayır,
ondan bu şekilde bahsedemezdi. O, Thomas’ın annesiydi. Anneciği...