Derin bir nefes verip yastığında rahat bir pozisyon aldı, yıpranmış
sinirleri bir anlık korkudan sonra yatıştı. Kelimeleri düşüncelerinde
birleştirerek ona cevap verdi.
Teresa? Saat kaç?
Hiçbirfikrim yok, diye cevapladı Teresa. Ama uyuyamıyorum.
Herhalde bir ya da iki saat uyumuşumdur. Sen de uyanıksan bana
eşlik edersin diye düşünmüştüm.
Thomas gülmemeye çalıştı. Teresa onu göremese de bu yine de
utanç verici olurdu. Bana pek bir seçenek bırakmadın, değil mi? Biri
kafanın içinde konuştuğunda uyumak pek kolay olmuyor.
Aaah, uyumaya devam et o zaman.
Hayır, iyiyim. Üstünde, Minho’nun boğazına aşın miktarda bal
gam tıkanmış gibi nefes alarak uyuduğu, karanlıkta sadece şekilsiz
bir gölge olarak gördüğü yatağın tahtasına baktı. Ne düşünüyordun?
Sence? Bir şekilde sözlerine sinizmi yansıtmıştı. Gözümü ka
padığımda Izdırap Verenler’i görüp duruyorum. İğrenç derilerini
ve kubbeli gövdelerini, metal kollarını ve sivri uçlarını. A z kalsın
ölecektik, Tom. Böyle bir şeyi aklımızdan nasıl çıkaracağız?
Thomas ne düşündüğünü biliyordu: Olanlan asla unutmayacak
lardı. Labirent’te yaşadıklan, onlan hayatlannm geri kalanında hep
bir şekilde huzursuz edecekti. Hepsinin olmasa da çoğunun psikolojik
sonınlan olacaktı. Hatta belki kafayı yiyeceklerdi.
Thomas’ın akima kazman bir görüntüyse kızgın demirle işlenen
bir damga kadar acı veriyordu. Arkadaşı Chuck’ın göğsünden bıçak
lanması, ThomasTn kollannda ölmesi...
Thomas o sahneyi hiç unutmayacağını biliyordu. Fakat Teresa’ya,
Unutacağız. Sadece biraz zamana ihtiyacımız var, dedi.
Saçmalıyorsun, dedi Teresa.
8