“Tabii” dedi kadın.
“Hana
kaybolduğunda
şerifin
kim
olduğunu
hatırlıyor
musunuz? Baş dedektifin kim olduğunu?”
“Ah, evet. Şerif Kirsch’tü.”
Kalbim tekledi, istemeden hafifçe iç çektim. Şaşkınlığımın
kadını korkutmadığını umarak, “Bize vakit ayırdığınız için çok
teşekkürler, Bayan Insinga” dedim.
Oradan ayrıldıktan sonra Cookie’yle ikimiz yüzümüzde şaşkın
ifadelerle Misery’nin —cipimin— içinde oturduk. Ona vakanın
başındaki şerifin kim olduğunu söylemiştim.
Cookie boşluğa bakarken, “Sana bir şey sorayım” dedim. “Bana
Warren
Jacobs’m
zengin
olduğunu
söylemiştin,
de ğil
mi?
Dünyadaki birçok şirket için yazılım tasarlıyor.”
Kadın bana bakmadan, dalgınca, “Hı hı” diye mırıldandı.
“O zaman Mimi neden çalışıyor?”
Cookie yüzünde inanmaz bir ifadeyle bana döndü. “Sırf kocası
zengin diye çalışmayacak mı? Bağımsızlığı ne olacak? Kimliği?”
Elimi kaldırıp avucumu açtım. “Cook, feminizmi bir dakikalığına unutabilir miyiz? Sormamın bir sebebi var. Hy bana
birinin geceleri hesaplarına para yatırdığını, son on yıldır her
ayın ilk günü hesabına bin dolar yattığını söylüyor. Harold ile
Wanda, Mimi’nin onları düzenli olarak ziyaret ettiğini söylediler.
Her ayın ilk günü çocukları da yanma alıp onlarda kalıyormuş.
Cook, o paraları Mimi yatırıyor.”
Cookie bir an durup dediklerimi düşündü, sonra başını eğip
pes etmiş gibi salladı. “Ama bu kendini bir konuda suçlu hissettiği
anlamına gelir, değil mi?”
“Öyle görünebilir. Ama insanlar kendilerini farklı sebeplerden
suçlu hissederler, Cook. Bu, onun kötü bir şey yaptığı anlamına
gelmez.”
“Annesine bir hata yaptığını söylemiş. Charley, ne olmuş
olabilir?”
“Bilmiyorum ama öğreneceğ