Titreyen bir sesle, “Kimse bilmiyor” dedi kadın. “Herkese
sorduk. Şerif bütün çocuklarla görüştü. Kimse bir şey bilmiyordu.
Kızım eve gelmedi. Sanki yer yarılmıştı da, içine girmişti.”
“O gece bir arkadaşıyla dışarı çıkmış mıydı?” Kızını kaybetmenin acısı, Hy’dan dalga dalga yayılıyordu. Bu acı insanı
sersemletecek kadar güçlüydü. Kalbimin hızlı hızlı atmasına,
ellerimin terlemesine sebep oldu.
“Çıkmaması gerekiyordu. Pencereden kaçmış, o yüzden biriyle
olup olmadığından haberim yok.”
Hy duygularını kontrol etmeye çalışırken içim parçalandı.
“Bana onun en yakın arkadaşlarının kim olduğunu söyle yebilir
misiniz?” diye sordum. Buradan en azından birkaç kişinin adıyla
ayrılabileceğimizi umuyordum.
Ama Hy başını hayal kırıklığıyla salladı. “Buraya taşınalı daha
birkaç
hafta
olmuştu.
Kızımın
arkadaşlarından
hiçbiriyle
tanışmamıştım, ama okuldan arkadaşı olan bir iki kız dan söz
ediyordu.
Yakın
olduklarından
emin
değilim
-Hana
çok
utangaçtı— ama bir kızın ona çok iyi davrandığını söyledi. Hana
kaybolduktan
sonra
kız
büyükannesiyle
yaşamak
için
Albuquerque’ye taşındı.”
Hüzünle, “Mimi Marshal” dedim.
Kadın başıyla onayladı. “Evet. Şerife onların arkadaş olduğunu
söyledim. Adam lisedeki bütün çocuklarla konuştuğunu söyledi.
Kimse bir şey bilmiyordu.”
Kyle Kirsch’ün adından bahsetmem etik olmazdı. Adamın
bunlara karıştığını gösteren bir kanıtımız yoktu. Ama işe farklı
bir açıdan yaklaşmaya karar verdim. “Bayan Insinga, kızınız
erkek arkadaşı olduğundan söz etti mi?”
Hy ellerini kucağında kavuşturdu. Kızını o şekilde düşünmek
istemediği hissine kapıldım, ama kız kaybolduğunda on beş, on
altı yaşındaydı. Oğlanlar, hayatının önemli bir parçası olmalıydı.