Nasreddin Hoca Kimdir?
Nasrettin Hoca, 1300’lü yıllarda Konya yakınlarındaki Akşehir’de
yaşadığına inanılan mizahi bir figürdür. Komik hikâyeleri, anekdotları,
özlü sözleri ve fıkralarıyla hatırlanan Nasreddin Hoca aynı zamanda felsefi
kişiliği de olan bir bilgedir.
Osmanlı’nın hâkim olduğu coğrafyanın büyük kısmında bilinen Nasrettin
Hoca, birçok ulus tarafından da sahiplenilmektedir.
Her sene 5-10 Temmuz tarihlerinde Akşehir’de Nasrettin Hoca adına bir
festival düzenlenir.
Eskişehir Sivrihisar’da doğduğu, daha sonra Akşehir’e yerleştiği rivayet
edilir. 1275-76 veya 1285-86 yılları civarında Akşehir’de vefat ettiği, kabri
olduğu tahmin edilen ve daha sonra da kabir olarak düzenlenmiş mezarı da burada bulunmaktadır.
Afgan’lardan İranlılar’a, Özbek’lerden Araplar’a kadar pek çok halk tarafından sahiplenilen
Nasrettin Hoca, Hoca, Molla, Hacı, Efendi gibi lakaplarla anılır.
Orta Asya’da Efendi lakabıyla bilinen Nasrettin Hoca’nın Özbek, Azeri veya Uygur kökenli olduğu
düşünülmektedir.
Evrensel ve zaman tanımaz fıkra ve hikâyeleriyle Nasrettin hoca insan ilişkilerine yaptığı mizahi
vurgularla yalnızca Türk değil dünya edebiyat tarihinin önemli bir figürü olup 1996-1997 yılları
UNESCO tarafından Uluslararası Nasretti Hoca yılı ilan edilmiştir.
Tek Ayaklı Kaz
Timur, bir gün Akşehir’e gelmiş. Hoca, Hünkâr’a
Uzar mı uzamaz mı?
armağan olarak bir kaz kızartıp düşmüş yollara.
Nasreddin Hoca bir gün Akşehir pazarında
Lâkin, mübarek buram buram koktukça, midesi de
gezerken, ahalinin kılıç satan bir adamın
kazınmaya başlamış. Daha fazla dayanamamış,
çevresinde toplandığını görmüş. Adam,
kazın bir budunu afiyetle yemiş.
kılıçları için demediğini bırakmıyormuş:
Aksak Timur, sofrasına gelen tek butlu kazı
görünce köpürmüş, kendine hakaret saymış.
– Yahu Hoca, demiş, kazın öbür budu nerede?
Hoca ne yapsın? Yolda yedim dese olmayacak. Ne
söyleyeceğini bilememiş. Gözü güneşin altında
ayaklarını gizleyerek yatan kaz sürüsüne takılmış.
– Akşehir’de kazlar tek ayaklıdır, deyivermiş.
Timur, Hoca’nın yalan söylediğini anlamış
anlamasına ama belli etmemiş. Biraz sonra
davulların, dümbeleklerin çalmasını emretmesiyle,
kızılca kıyamet kopmuş. Kaz sürüsü hep birlikte
ayaklanıp oraya buraya kaçışmaya başlamış.
– Bak Hoca, demiş, Timur, Akşehir’in kazları
dümbelek sesini duyunca iki ayaklı oldular.
Hoca’nın dilini tutması mümkün mü?
– Hünkâr’ım, demiş, onca tantana senin için
yapılsaydı dört ayaklı olurdun!
– Ey Müslümanlar, bu elimdeki kılıç düşmana
sallayınca 5 arşın uzar.
Hoca bakmış, herkes kapış kapış kılıç
alıyor. Ertesi gün evdeki maşayı kapıp pazara
gelmiş ve bağırmaya başlamış:
– Bu elimdeki maşa, düşman karşısında 10
arşın uzar.
– İlahi Hoca, demişler, Allah’ın maşası hiç
uzar mı?
Hoca fırsatı buldu ya şimdi taşı gediğine
koymaz mı?
– Kılıcın uzadığına inanırsınız da maşanın
uzadığına neden inanmazsınız? Bu maşa
kadının eline geçsin de görün uzuyor mu,
uzamıyor mu?
22