Test Drive | Page 22

Nasreddin Hoca Kimdir? Nasrettin Hoca, 1300’lü yıllarda Konya yakınlarındaki Akşehir’de yaşadığına inanılan mizahi bir figürdür. Komik hikâyeleri, anekdotları, özlü sözleri ve fıkralarıyla hatırlanan Nasreddin Hoca aynı zamanda felsefi kişiliği de olan bir bilgedir. Osmanlı’nın hâkim olduğu coğrafyanın büyük kısmında bilinen Nasrettin Hoca, birçok ulus tarafından da sahiplenilmektedir. Her sene 5-10 Temmuz tarihlerinde Akşehir’de Nasrettin Hoca adına bir festival düzenlenir. Eskişehir Sivrihisar’da doğduğu, daha sonra Akşehir’e yerleştiği rivayet edilir. 1275-76 veya 1285-86 yılları civarında Akşehir’de vefat ettiği, kabri olduğu tahmin edilen ve daha sonra da kabir olarak düzenlenmiş mezarı da burada bulunmaktadır. Afgan’lardan İranlılar’a, Özbek’lerden Araplar’a kadar pek çok halk tarafından sahiplenilen Nasrettin Hoca, Hoca, Molla, Hacı, Efendi gibi lakaplarla anılır. Orta Asya’da Efendi lakabıyla bilinen Nasrettin Hoca’nın Özbek, Azeri veya Uygur kökenli olduğu düşünülmektedir. Evrensel ve zaman tanımaz fıkra ve hikâyeleriyle Nasrettin hoca insan ilişkilerine yaptığı mizahi vurgularla yalnızca Türk değil dünya edebiyat tarihinin önemli bir figürü olup 1996-1997 yılları UNESCO tarafından Uluslararası Nasretti Hoca yılı ilan edilmiştir. Tek Ayaklı Kaz Timur, bir gün Akşehir’e gelmiş. Hoca, Hünkâr’a Uzar mı uzamaz mı? armağan olarak bir kaz kızartıp düşmüş yollara. Nasreddin Hoca bir gün Akşehir pazarında Lâkin, mübarek buram buram koktukça, midesi de gezerken, ahalinin kılıç satan bir adamın kazınmaya başlamış. Daha fazla dayanamamış, çevresinde toplandığını görmüş. Adam, kazın bir budunu afiyetle yemiş. kılıçları için demediğini bırakmıyormuş: Aksak Timur, sofrasına gelen tek butlu kazı görünce köpürmüş, kendine hakaret saymış. – Yahu Hoca, demiş, kazın öbür budu nerede? Hoca ne yapsın? Yolda yedim dese olmayacak. Ne söyleyeceğini bilememiş. Gözü güneşin altında ayaklarını gizleyerek yatan kaz sürüsüne takılmış. – Akşehir’de kazlar tek ayaklıdır, deyivermiş. Timur, Hoca’nın yalan söylediğini anlamış anlamasına ama belli etmemiş. Biraz sonra davulların, dümbeleklerin çalmasını emretmesiyle, kızılca kıyamet kopmuş. Kaz sürüsü hep birlikte ayaklanıp oraya buraya kaçışmaya başlamış. – Bak Hoca, demiş, Timur, Akşehir’in kazları dümbelek sesini duyunca iki ayaklı oldular. Hoca’nın dilini tutması mümkün mü? – Hünkâr’ım, demiş, onca tantana senin için yapılsaydı dört ayaklı olurdun! – Ey Müslümanlar, bu elimdeki kılıç düşmana sallayınca 5 arşın uzar. Hoca bakmış, herkes kapış kapış kılıç alıyor. Ertesi gün evdeki maşayı kapıp pazara gelmiş ve bağırmaya başlamış: – Bu elimdeki maşa, düşman karşısında 10 arşın uzar. – İlahi Hoca, demişler, Allah’ın maşası hiç uzar mı? Hoca fırsatı buldu ya şimdi taşı gediğine koymaz mı? – Kılıcın uzadığına inanırsınız da maşanın uzadığına neden inanmazsınız? Bu maşa kadının eline geçsin de görün uzuyor mu, uzamıyor mu? 22