Telmih Dergisi 1. Sayı Şiir, Hikaye, Makale, Fotoğraf | Page 68
BURAK ÇAKIR
|| BAHSİ GEÇENLER ||
Kâbusundan sıçrayarak uyandı Âdem. İlkin idrak edemedi ne olduğunu, kan ter
içerisinde kalmıştı. Soluk alıp verişi normalleşmeye başlayınca yavaşça etrafa bakındı,
odasındaydı. Uzanarak gece lambasını yaktı ve saate baktı, beşe geliyordu. Aşırı terlediğinden olacak, dudakları kurumuştu. Doğruldu yatağından ve komidinin üzerindeki su
bardağına uzanarak bir nefeste içti bütün suyu. Lambayı söndürerek yeniden yatağına
yattı. Fena bir kâbustan uyanmışken yeniden uyumaya çalışmak pek akıllıca değildi aslında. Gelgelelim Âdem de pek akıllı biri değildi. Yumdu tavana dikili olan gözlerini. O
an için tek dileği yeni bir kâbus görmemekti…
Önce bir çift çekik göz gördü Âdem, gözkapakları
aralanınca da zümrüt yeşili gözler. Sonra bu gözlerin hemen altında belirgin iki elmacık kemiği dikkatini çekti, sonra altın sarısı saçlar ve kendisine tebessüm eden pembe dudaklar. Ve tüm varlığını
koyarak ortaya büyük bir bahis oynadı Âdem, tüm
risklerine rağmen sevdi bu kadını. Oysa kadın
Âdem’in sevdiği gibi sevmiyordu adamı ve bunu da
biliyordu Âdem. Yinede pek seviyordu bu kadını ve
zamanla kadın da onu sevecekti elbet. Belki bugün
değil, yarın da değil ama bir gün sevecekti. Sevmese de sevilmeye alışacaktı. Ona alışacaktı ve Âdem
insanların alışkanlarını bırakamadıklarına inanıyordu. Aslında bu bahse girmesinin tek mantıklı nedeni
de buydu; inancı.
göstermeye başlamıştı ve henüz kadın ne onu seviyordu nede ona bağlanabiliyordu. Yeni bir şeyler
yapmalıydı, kesin bir çözüm getirecek şeyler. Şiirler
yetmiyordu artık kadına ve Âdem sevdadan bahsederken şiirsiz edemiyordu. Dördüncü el sakin başladı, son iki elin aksine işler yolunda görünüyordu.
Birlikte epey zaman geçiriyor ve keyif alıyorlardı.
Sokaklarda el ele tutuşup şarkılar söylüyor, sinemaya gidiyorlardı. Vizyonda bazen güzel bir sanat
filmi, bazense B ollywood uyarlaması filmler gösteriyordu ama yinede mutluydular ve önemli olan da
buydu. Kadın alışmaya başlamıştı, bu sevda için de
bir umut demekti. Kazandığını hissediyordu Âdem
ve bu ona şevk veriyordu. Ancak dördüncü elin
ortalarında
İlk elde iyi bir strateji sergiledi Âdem,
usulca yaklaştı kadına. Âdem kadına yaklaştıkça
yavaş yavaş şekillenmeye başladı bulundukları
mekân. Bir kitapçıydı burası, eski ama büyük bir
kitapçı. Âdem yaklaştı kadına iyiden iyiye ve ancak
birkaç adım kaldığında ayrımsadı kadının elinde
tuttuğu kitabın Sevda Sözleri olduğunu. Sırf bundan
cesaretle uzandı kanın ellerine ve öptü parmak uçlarından. İkinci el biraz durağan geçti, kadın Âdem’i
hayatına almıştı ama Âdem halen misafir konumundaydı. Oysa sahiplenmek istiyordu Âdem, bir o
kadar da sahiplenilmek. Kadınsa solcuydu, mülkiyet fikrine pek sıcak bakmıyordu. Üçüncü elde telaşlanmaya başladı Âdem, ufak tartışmalar boy
birden tersine döndü her şey. Ansızın telefon geldi kadına. Pürtelâş ayaklandı kadın yalnızca
“Gitmeliyim” dedi ve bir cevap beklemeden dönüp
gitti. Batıkent’te o sinema salonunda bir başına
kalakaldı Âdem. Kaybetmişti.
Kâbusundan sıçrayarak uyandı, nefes nefeseydi. Saate baktı, yediyi çeyrek geçiyordu. Yeniden uzandı yatağına. “Allah’ım” dedi “Lütfen! Lütfen, bir şans daha” ve yeni bir kâbus görmemeyi
dileyerek sıkı sıkıya yumdu gözlerini. Fena bir
kâbustan uyanmışken yeniden uyumaya çalışmak
pek akıllıca değildi aslında. Gelgelelim Âdem de
pek akıllı biri değildi...
TELMİH | 66 | SAYI:1 YIL:1