TED Meşale Dergisi Haziran 2014 18. Sayı | Page 37
dönemlerinde krizlerle kendini gösterir. Ebeveynin
tepkisi bir sonraki davranışı belirler. Çocuklarda
doğuştan varolan sezgi sayesinde ebeveynin
tereddütlerini, zaaflarını ve tedirginliklerini
hemen anlarlar. Bunu kullanmak için de hiç vakit
kaybetmezler. Burada temel motivasyon kendini
kabul ettirirken özgürlüğüne kavuşma isteğidir.
Özgürlük isteği bu noktada yine aynı paradoksla
kendini gösterir. Hem onaylanacak hem de özgür
olacak. Oysa onaylanmak özgürlükten fedakarlık
etmeyi gerektirir. Ebeveynin yapması gereken ise
çocuğun güvenlik ihtiyacını rencide etmeden
özgürlük sınırlarını öğretmektir. Özgüvenini
kaybetmesin diye sınırlanmamış bir çocuk,
özgürlüğün anlamını da kavramakta zorlanır.
Özgürlüğü kuralsızlık olarak öğrenir. Tutsak
ebeveynler, çocuk özgürlüğünün yarattığı sorunlarla
başa çıkmakta zorlanırken, çocuklar da özgürlüğün
çıkmazlarında yitip giderler. Ve sonuçta özgürlük,
her ne kadar kulağa hoş gelse de, yaşamı yok eden
karadeliklere dönüşür, diğer tüm kavramlar bu kara
delikler tarafından yutulur.
Sanırım yapılan ilk hatalardan biri, anne baba
sevgisini çocukları boyunduruk altına almak ve onları
bağımlı hale getirmek için koşulları sunmaları.
Sevgilerine bağımlı olduğumuz insanların isteklerine
boyun eğmek küçük yaşlarda öğrenilmektedir. Özgür
olmakla itaat etmemek eş anlamlı. Özgürlük korku
ve endişeyle beraber hissediliyor.
Öte yandan yeni anne baba tanımı oluşsa da
öz değişmiyor. Kendi çocukluklarında sevgiyi
kaybetmeme adına anne babalarına verdikleri taviz,
bu sefer çocuğun sevgisini kaybetmeme adına tekrar
ediliyor. Yani tutsaklık değişmiyor, değişen sadece
tutsak olunan insanlar. Bir konferans sırasında
bir anne bunu çok net dile getirmişti. “Ben” diyor
anne “çocuğumun beni sevmemesinden çok
korkuyorum. İstediği her şeyi yaptığında sevgisini
kaybetmeyeceğimi düşünüyorum “. Sevgiyi kazanmak
veya kaybetmemek adına yapılan her şey kuralsızlığı
yaratıyor. “Benim çocuğum özgür, ben çocuğumla
arkadaşım” cümleleri çocukların tüm geleceğini
etkiliyor. Anne baba, çocuğun arkadaşı değil rehberi
olduğunu unutuyor.
Tutsak ebeveynler, çocuk
özgürlüğünün yarattığı
sorunlarla başa çıkmakta
zorlanırken, çocuklar da
özgürlüğün çıkmazlarında yitip
giderler.
Hayatın her anında sınırlar, kurallar olduğu ve
bunların yaşamın özünü oluşturduğu dikkate alınsa
ve öğretilse hayat hem çocuklar, hem ebeveynler,
hem de toplum için çok daha kolay olacak. Aksi
halde hiç durmadan şikayet ettiği, her şeyi kendine
hak gören, diğer insanların haklarını ihlal ederken
rahatsızlık duymayan narsisist kültürden başımızı
kaldırmamız çok zor.
DOSYA
34