TED Meşale Dergisi Aralık 2013 17. Sayı | Page 52

YEŞİL SAYFALAR 50 Bugün insanlığı tehdit eden iklim değişikliği olağan bir sürecin sonucu değil. İnsanın kendi tercihlerini doğadan üstün varsaymasıyla başlayan bir sürecin ürünü. Doğayla inatlaşırcasına kurduğumuz düzenin vazgeçilmezi olarak görülen enerjiden kozmetiğe birçok alanda attığımız adımlar bizi yavaş yavaş kullanılamaz bir doğaya doğru götürüyor. İnsanlık, bu enerji kaynaklarına yönelirken uzun vadede böyle sorunlar çıkacağı düşünülemeyebilirdi belki ama doğanın bir dengesi olduğu, eksiltilen veya artırılan her şeyin dengeyi bozduğu bilgisine sahipti. Bunu görmezden gelmesi, günlük çözümlerle, dönemlik refah hedefleriyle hareket etmesi tamamen insanın suçu. Sorunun ‘değişim’ boyutuyla ilgilenirsek, yine eski çağlara uzanmamız gerekir. İki bin yıldan uzun bir zaman önce Efes’te yaşamış olan Herakleitos’un, değişmeden kalan tek şeyin değişimin kendisi olduğunu söylediğini biliyoruz. Ancak aynı bilgenin değişenin arkasında, hiç değişmeden duran ve değişimin dengesini ayarlayan bir kavramdan söz ettiğini bilmezden gelmeye çalışıyoruz. Yeni olan, değişik olan her şeyin eskileri silip süpürdüğüne olan inancımız hiç sarsılmıyor. Bütün bunlardan sonra, iklim değişikliğinin sadece iklim değişikliği olmadığını, insanın doğaya bakışının değişmesinin nelere yola açtığını enine boyuna düşünmek gerektiğini söylemekte yarar var. İklim değişikliği, “nedeni ne olursa olsun iklimin ortalama durumunda ve/ya da değişkenliğinde onlarca yıl ya da daha uzun süre boyunca gerçekleşen değişiklikler” biçiminde tanımlanmaktadır. Dünyamızın bugüne kadarki tarihi boyunca, yaklaşık 4,5 milyarlık bir periyotta iklim sisteminde, milyonlarca yıldan on yıllara kadar tüm zaman ölçeklerinde doğal etmenler ve süreçlerle birçok değişiklik olmuştur. Jeolojik devirlerdeki iklim değişiklikleri, özellikle buzul hareketleri ve deniz seviyesindeki değişimler yoluyla yalnızca dünya coğrafyasını değiştirmekle kalmamış, ekolojik sistemlerde de kalıcı değişiklikler meydana getirmiştir. Günümüzde sözü edilen küresel iklim değişikliği ise, fosil yakıtların yakılması, arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaştırma ve sanayi süreçleri gibi insan etkinlikleriyle atmosfere salınan sera gazı birikimlerindeki hızlı artışın doğal sera etkisini kuvvetlendirmesi sonucunda yerkürenin ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artışı ve iklimde oluşan değişiklikleri ifade etmektedir. Sera gazı emisyonlarındaki bu artış, özellikle 1750’li yıllardan itibaren, yani sanayi devriminden bu yana net olarak gözlemlenmektedir. Küresel iklim değişikliği, yerkürenin uzun jeoloji tarihi boyunca yaşanan iklimin doğal değişkenliğine ek olarak insan etkinliklerinin neden olduğu bir değişikliktir. Buna paralel olarak, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde (BMİDÇS) iklim değişikliği, “karşılaştırılabilir bir zaman döneminde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan ya da dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan etkinlikleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik” biçiminde tanımlanmaktadır. Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü