Kapadokya ve Göreme Milli Parkı (1985)
Adıyaman’ın Kahta İlçesi’nde 2.150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı yamaçlarında hükümdarlık yapmış olan Kommagene
Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için yaptırdığı mezarı, anıtsal heykelleri ve benzersiz
manzarası ile Helenistik Dönemin en görkemli kalıntılarından
biri olan Kapadokya, her sene yüzbinlerce yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yapmakta ve onları büyülemeye devam edeceğe
benzemekte.
UNESCO
Hattuşa: Hitit Başkenti (1986)
40
Hattuşa (Çorum, Boğazköy), Hitit İmparatorluğunun başkenti
olarak Anadolu’da yüzyıllar boyu çok önemli bir merkez oldu.
Üstelik şehrin dört yüz yıldan uzun bir süre hüküm sürecek
olan bir uygarlığın başkenti olarak bugün de heybetini koruyor
olması hiç şaşırtıcı değil. Antik mimarinin en saf halinin bir yansıması olan Hattuşa, uçsuz bucaksız coğrafyası, sıra sıra yükselen burç ve surları, tapınakları ve saraylarıyla UNESCO Kültür
Mirası Listesi’nin nadide örneklerinden biri olarak 1986 yılında
listeye dahil oldu.
Pamukkale ve Hierapolis Milli Parkı (1988)
Çaldağı’nın güney eteklerinden gelen kalsiyum oksit içeren
suların oluşturduğu görkemli beyaz travertenler ve geç Helenistik ve erken Hıristiyanlık dönemlerine ait kalıntılar içeren Hierapolis arkeolojik kenti, antik çağlardan bugüne kadar
ulaşan en çarpıcı merkezlerden biri olmasının yanında UNESCO
Kültür Mirası Listesi’nin vazgeçilmezi olmayı da kolaylıkla başarıyor.
Eski kaynaklara göre metal ve taş işlemeciliği, dokuma kumaşları ile ünlü olan kent, Büyük Konstantin döneminde Frigya bölgesinin başkentliğini yapmış, Bizans döneminde de Piskoposluk
merkezi olarak cazibesini sürdürmüş.
Truva (Antik Şehir) (1998)
Dünyadaki en ünlü antik kentlerden birisi olan Truva, kesintisiz olarak üç bin yıldan fazla bir zaman çeşitli medeniyetlere