BAŞKANIN MESAJI
Türk Eğitim Derneği Ailesinin Değerli Üyeleri,
84 yıllık geçmişimizle, Türkiye’nin fikri, manevi, ekonomik ve toplumsal geleceğini belirleyen faktörün
eğitim olduğu bilinciyle TED’e yakışır pek çok proje üretmeye devam ediyoruz.
‘TED’liysen yalnız değilsin…’ sloganıyla, ‘TED Toplumu’nun yeni üyeleri olan üniversite öğrencilerimiz,
mezunlarımız, kurullarımız, iş dünyası, bürokrasi ve siyasetin katılımıyla 17 Ekim 2012 tarihinde TED
Üniversitesi’nin resmi açılışını gerçekleştirdik. Yeni bir TED meşalesi yakmanın gururunu yaşadık. Türkiye’deki pek çok üniversiteden farklı olarak kontenjanlarını dolduran TEDÜ, öğrenci ve öğrenme odaklı
bir üniversite olarak tasarlanmıştır. Nitelikli öğretim kadrosu ve özgün yapılanmasıyla, hem toplum temelli hem de yükseköğretim temelli bir zihniyet dönüşümüne hizmet etmeyi amaçlamaktadır.
Bir diğer gurur kaynağımız, Türk Eğitim Derneği’nin ana işlevlerinden biri olan sivil toplum faaliyetlerini
yürütmek amacıyla TEDMEM adı altında kurduğu (think-tank) düşünce kuruluşudur. Bu yeni girişimin
ana karakterini güncel olandan ziyade gelecek yönelimli düşünce üretmek ve veriye dayalı eğitim politikaları oluşturup, yaymak oluşturmaktadır. Amacımız, eğitim alanında bugüne kadar konuşulmayanların
konuşulmasını, yok sayılan sorunların gün ışığına çıkarılarak çözüm önerilerinin tartışılmasını sağlamaktır. Son on yıllık stratejimiz Türk eğitim sistemine yön verme üzerine odaklanmıştır. Bunun sonucunda,
Türk Eğitim Derneği eğitimle ilgili her konuda görüşü alınan etkin bir sivil toplum örgütü haline gelmiştir.
Eğitimdeki sorunlar ortaya çıktıkça kısa vadeli çözüm yollarının denendiği, eğitim sisteminin teknik düzeyde algılandığı ve dolayısıyla da eğitim ilkelerinin giderek göz ardı edildiği mevcut durumun değişmesi
için, sorgulayıcı ve tamamlayıcı olarak üstlendiğimiz rolü yerine getirmeyi TED çatısı altındaki bu yeni
oluşumla sürdüreceğiz.
Bu sayımızda, çocuklarımızın her yaz öncesinde sınava hazırlık, kurslar, dersler ve Haziran, Temmuz,
Ağustos aylarında sınavlar, sınav sonuçları, tercihler, okul, yuva seçimleri ve sonrasında da fazla planlı
programlı sürdürdükleri yaşam tarzını ele aldık. Çocuklarımız için tabii ki en iyisini istiyoruz ve yapmayacağımız fedakarlık yok. Onların hangi okula gideceği, hangi sanat etkinliklerine yöneleceği, ne olacağını önceden belirliyoruz. Çocuklarımız oradan oraya taşınıyorlar. Mükemmeliyetçi anne babalar olarak
çocuklarımızı adeta proje olarak görme eğilimindeyiz. Kendi çocukluğumuzda gerçekleştiremediğimiz
hayallerimizi ve beklenti