TED Meşale Dergisi 35. Sayı | Page 71

Türkiye ’ nin Ekim 2021 ’ de imzaladığı Paris İklim Anlaşması çerçevesinde ülkemizden ve dünyadan uzmanların soruna getirdiği çözüm önerilerini şöyle özetlemek mümkün :
Paris İklim Anlaşması
Karbondioksit en çok , hızlı ve fazla üretim , gıda maddelerinin paketlenmesi ve dayanıklılık sürelerinin artırılması , sera gübreleme gibi insan faaliyetleri sonucu salınıyor . Ayrıca atmosfere oksijen pompalayan iki kaynağın , okyanuslar ve ormanların tahrip edilmesi de havadaki karbondioksit oranının artmasına yol açıyor . Başlangıçta yaşam için ideal koşulları sağlayan sera etkisinin gitgide bir tehlikeye dönüşmesi üzerine uluslararası kuruluşlar da çalışmalar yürütüyor . Bunların başlıcası , 2015 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansında imzalanan Paris İklim Anlaşması . Türkiye ’ nin de aralarında bulunduğu 196 ülke tarafından imzalanan anlaşma , devletlerin iş birliğiyle 2050 yılında doğal olmayan karbon salınımını sıfıra indirmeyi öngörüyor .
Gerek Birleşmiş Milletler nezdinde yürütülen etkinlikler gerekse sivil toplum örgütlerinin çalışmaları bir dizi önlemle karbon salınımının zararlı etkilerinden kurtulabileceğimizi ortaya koyuyor . Ancak bunun için özellikle son 50 yılda ulaştığımız konfordan fedakârlık etmek gerektiğinin altı çiziliyor . En basitinden paketlenmiş gıdaların üretiminin sınırlandırılması , yiyeceklerimizin doğal yollarla soframıza gelmesi , toplu taşımanın özendirilmesi gibi hem son kullanıcıyı hem de üreticileri ilgilendiren tedbirler hayata geçirilmezse çalışmaların sonuç vermeyeceği görülüyor . Paris İklim Anlaşmasına taraf olan devletlerin karbon ayak izlerinin doğru şekilde yansıtılması ve bunu sıfırlamak için uygulayacakları yaptırımlardan kaçınmaları da önümüzdeki büyük sorunlardan biri .
• Tarımda büyük çiftliklerin kurulması , hayvan gübresinin çürütülmesinden elde edilen biyogazın tercih edilmesi , toprak verimliliğini ve haşere kontrolünü artırmak amacıyla uygulamalar geliştirilmesi ,
• Yapı sektöründe güçlendirilmiş yalıtım ve enerji verimli pencere gibi uygulamalarla enerji üretimine en az seviyede ihtiyaç duyulması ,
• Ulaşımda , elektrikli araçların yaygınlaştırılması , şehir içinde toplu taşımanın güçlendirilmesi , bisiklet kullanım oranının artırılması , daha fazla yeşil yakıt istasyonunun kurulması ,
• Atık sektöründe ise katı atıkların , düzenli olarak depolama sahalarına gönderilmesi , geri dönüşüm , ileri dönüşüm , yeniden kullanım gibi süreçlerle elde edilen ikincil hammaddelerin enerji kaynağı olarak kullanılması , atık depolama sahalarından metan geri kazanımı .
Bunlardan yola çıkarak daha az tüketen , gıda konusunda doğallığı , üretimde ve ulaşımda yenilenebilir kaynakları tercih eden bir yaşamı kurma iradesinin bireylerden çok kurumların sorumluluğunda olduğu söylenebilir . Kişiler karbon ayak izlerini küçültmek için ne kadar çabalarsa çabalasın , kârlılık amacıyla gezegenin geleceğini yok sayan şirketler ve devletler için uluslararası geçerliliği olan bir yaptırım mekanizması oluşmadan sıfır karbon hedefine ulaşmak zor görünüyor .
69