TED Meşale Dergisi 35. Sayı | Page 65

Kökleri Orta Asya ’ da bulunan , binlerce yıllık Türk saz şairliği geleneğinin 20 . yüzyıldaki en önemli temsilcisi Veysel Şatıroğlu 1894 yılında Sivas ’ ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya gelir . Çocukluğunda görme yetisini yitiren , yoksul Anadolu ’ nun küçücük bir köyünde oldukça zor koşullarda yaşayan Veysel on yaşında tanıştığı bağlama sayesinde yaşama sevincini korumayı başarır .
Saz şairleri , kendilerinin veya başkalarının şiirlerini saz eşliğinde çalıp okuyan ya da halk hikâyeleri anlatan kişilerdir . Âşık veya ozan adıyla da anılan bu şairler geçmiş dönemlerde birer iletişim aracı işlevi de görmüşlerdir . Yazının yaygın olmadığı tarihlerde köyden köye gezerek daha önce geldikleri yerlerdeki haberleri aktaran , ozanlık geleneği içinde ustaların eserlerini kuşaktan kuşağa , diyardan diyara ileten âşıklar büyük bir kültür hazinesi oluşturur . Âşık Veysel de kendisinden öncekiler gibi işe gelenekte “ usta malı ” denen , başkalarına ait deyişleri çalıp söyleyerek başlar . Ozanın saz çalmaya başlaması âşıklık terminolojisinde yer alan hikâyelerle örtüşmez . Gelenekte saz ya babadan oğula geçer ya “ Allah vergisi yetenekle küçük yaşta çalmaya başlanır ” ya da rüyada öğrenilir . Oysa Veysel için durum çok farklıdır . Kendi sözleriyle şöyle anlatır saza başlamasını :
“ Ben , henüz on-on bir yaşlarına değmiştim . Babam , benim için düşünürdü : ‘ Bu çocuk , biz öldükten sonra ne olacak , ona kim bakar ?’ diye . Babam bana , üç telli bir saz getirdi . Elime verdi . ‘ Bu ne baba ?’ dedim . Babam : ‘ Oğlum , bu bir sazdır ’ dedi . Elime aldım , bir iki evirdim çevirdim . Sonra , ‘ Baba , bu ne olacak ?’ dedim . Babam da : ‘ Oğlum , bu sana bir eğlence , çalıp öğreneceksin ’ dedi . Köyümüzde Molla Hüseyin diye bir komşumuz var . Molla Hüseyin , güzel bağlama çalar . Babam , sazımı ona götürür , düzen ettirir getirir . Molla Hüseyin , beni çok sever . O güzel güzel Çamşıhı havaları çalar , ben dinlerim ... Saz öğrenme merakım arttı
ama , bir türlü öğrenemiyorum . Hüseyin Dayının yanından ayrılınca sazı bir tarafa atıyorum . Rahmetli babam saz öğrenmemde ısrar ediyordu . ‘ Oğlum , biz ölürsek sana kim bakar ?... Mutlaka seni bir sanat sahibi etmek istiyoruz . Sen ise sazdan başka ne iş yapabilirsin ? Çift süremezsin , tohum ekemezsin , biçemezsin . Bunu öğrenirsen , köy odalarında , toplantılarda , kahvelerde çalarak ekmek paranı çıkarırsın ’ dedi . Ondan sonra saza ısındım ; çalmaya başladım .”
Sivas Âşıklar Bayramı
İçten gelen bir sanat aşkından çok ekonomik nedenlerle ozanlık yoluna giren Âşık Veysel ’ in köyünden çıkıp kısa sürede ülkece tanınması genç Cumhuriyetimizin kültür politikasını gözler önüne serer nitelikte bir olaya dayanır . Devlet bursuyla Paris ’ teki Sorbonne Üniversitesine gönderilen şair Ahmet Kutsi Tecer yurda dönüşünden sonra Sivas Lisesi ’ ne öğretmen
63