alan , şimdiye dek bulunmuş en eski mağara resmi kabul edilen yaklaşık 45 bin yıllık eseri üreten insanlar çeşitli nesnelerden pigment elde ederek sanatlarından önce teknolojilerini konuşturmuştur . Resimde boya yapımından heykelde malzemenin elde edilişine sanatın her döneminde teknoloji ön plandadır . Ancak yüzyıllar içinde bu yöntemlerin kanıksanması , doğal kabul edilmesi sanatı teknolojiyle birlikte düşünme gereksinimi yaratmamıştır . Ta ki fotoğrafın icadına dek … Fotoğrafın sanat olup olmadığı tartışmaları bitmeden sinema doğmuş , 20 . yüzyılın ilk çeyreğindeyse artık tartışmaya yer bırakmayacak denli karşılık bulan sinema “ yedinci sanat ” ifadesiyle kabul görmüştür .
Sanatta değişim ve dönüşüm teknolojik olanaklar başta olmak üzere çeşitli etmenlerle sürekli devam etse de bu süreç yüzyıllara yayıldığı için görece daha az tartışma doğurmuştur . Dijital sanat ise tıpkı fotoğraf ve sinemada olduğu gibi teknoloji yoğun bir alan olduğundan yaşamımıza tartışmalarla birlikte girmiştir . Başlangıçta dijital gereçlerle üretilen yapıtları sanat sınıfına sokmak istemeyen eleştirmen , sanatçı , akademisyenler bulunsa da dijital sanat , yaygınlaşmasının üzerinden fazla zaman geçmeden müzelere kabul edilir olmuştur .
Yan üründen sanata
2000 ’ li yıllarla birlikte üretiminde ve görünürlüğünde artış kaydeden dijital sanatın ilk örnekleri çok daha gerilere dayanıyor . 1946 yılında , ABD ’ de askerî teknoloji tasarlamak için geliştirilen ENIAC ( Elektronic Numerical Integrator and Computer ) adlı bilgisayarın ürettiği verilerin grafikleştirilmesiyle ortaya koyulan iş , dijital sanatın ilk örneği kabul ediliyor . Amerikalı Matematikçi Ben Laposky , sinüs dalgaları , kare dalgalar , Lissajous eğrileri gibi dalga biçimlerini salınımölçer ( osiloskop ) aracılığıyla grafiklere dönüştürdüğü eserlerden oluşan sergisini 1952 yılında açar . 19 . yüzyıl ortalarından II . Dünya Savaşı sonrasına dek Paris galerilerinin şekillendirdiği görsel sanatlar piyasası da tam bu dönemlerde New York ’ a kaymaya başlamış , on sanatçı ile otuz bilim insanının öncülüğünde 1967 ’ de aynı kentte açılan Amerikan Sanat ve Teknoloji Deneyleri adlı kurumun da etkinlikleriyle yaygınlaşan dijital sanat galerilerde , modern sanat müzelerinde kendine yer bulmayı başarmıştır . Bilgisayarların günbegün gelişmesi ve artık bir piyasasının oluşmasıyla Avrupalı sanatçıların da radarına giren dijital sanat 2000 ’ li yıllarla birlikte başındaki ön addan sıyrılarak “ fiilen ” sanat kategorisinde değerlendirilmeye başlamıştır .
58