TED Meşale Dergisi 34. Sayı | Page 17

Yaz boyu dur durak bilmeksizin çalışan karıncaların öve öve bitirilemediği , hayattan bir nebze olsun zaman çalmaya çalışan Ağustos böceğinin ise başına türlü belanın geldiği masallarla büyütüldük . Her şey değişiyor , değişimin ivmesine yetişmek neredeyse imkânsız . Hepimiz cebimizde yapılacak işler listeleriyle , akıllı telefonlarımıza kurduğumuz hatırlatıcılarla , alarmlarla her gün adeta bir sonraki güne yetişmek için yaşıyoruz . Yetişmek ve yetiştirmek zorunda olduğumuz tonla şey arasında da hayata tutunmak için acele etmemiz gerektiği inancına esir düşüyoruz . Zamanın ruhuna uygun , günümüz dünyası için yapılan “ adeta küresel bir köy ” klişesine yaslandığımızda ise hızın yüceltildiği , rekabetin , daha hızlı yaşamanın ve daha çok üretmenin övüldüğü bir alanda buluyoruz kendimizi . Küreselleşme denince akla ilk gelenler dünyanın küçülmesi , uzakların yakın olması , artan olanaklar , kültürlerin kaynaşması gibi pozitif tanımlar oluyor . Ancak eşitsiz gelir dağılımı kişilere aynı imkânları sağlayamıyor ve bu da küreselleşme konusunda pek çok farklı yaklaşımı beraberinde getiriyor .
ana odaklanarak keyif almayı , aynılaşmaya karşı koymayı , hayatın olabildiğince farkında olmayı odağına alıyor .
Hızlanmak istemeyen , tükenme fikrine karşı çıkan , yavaşlamanın tadını çıkarmak isteyen , huzurundan ödün vermek istemeyenlerin sesine kulak verelim önce ve Christopher Richards ' ın hazırladığı Yavaş Hareketi Manifestosu ’ na gidelim : “ Bizi hızlanmaya zorlayanlar var . Direniyoruz ! Ne bayrak kaldıracak ne de tükeneceğiz . Ofiste ve yollarda yavaşlayacağız . Çevremizdeki tüm insanlar hiperaktivitenin sinir bozucu durumundayken biz , kendimize duyduğumuz güvenle yavaşlayacağız . Kendi huzurumuzu her ne pahasına olursa olsun koruyacağız . Alanlarda ve caddelerde yavaşlayacağız , tepelerde yavaşlayacağız , asla teslim olmayacağız ! Çevrenizdekiler hızlanırken siz yavaşlarsanız bizden birisiniz demektir . Diğerlerinden biri değil bizden biri olduğunuz için gurur duyun . Çünkü diğerleri hızlı , biz ise yavaşız . Yapmaya değer bir şey varsa onu yavaşça yapmaya da değer . Bazıları doğuştan yavaştır - diğerleri buna mecbur kalırlar . Ancak bir fincan sabah çayıyla yatakta uzanmanın insanoğlunun en iyi hâli olduğunu bilen birileri hâlâ var .”
Modern yaşam ve küreselleşme sadece iyi şeyler getirmedi , iyi olan pek çok şeyi de unutturdu .
Şimdi biraz yavaşlama zamanı ! Küreselleşmenin ister istemez yol açtığı tek tipleşmeye karşı yerel kimliklerini korumak , tüm bu ivmeye karşı biraz olsun durmak isteyenler de var ve bu bizi “ yavaş hareketi ” tanımına götürüyor . Yavaş hareketi , yaşanan
X lira farkla büyük seçim ister misiniz ? Yavaş hareketinin gelişimine baktığımızda sürecin yavaş yemek ( slow food ) ile başladığını söyleyebiliriz . 1986 yılında , Roma Piazzadi Spagna ’ da İspanyol Merdivenleri olarak bilinen yere açılacak bir fast food şubesine karşı çıkan insanlar bir araya gelir ve meydan büyük bir protestoya şahit olur . Bu şubenin meydanın estetiğini bozacağına dikkat çekmek ve yemek yemenin “ atıştırmak ” tan ibaret olmadığını vurgulamak isteyen grup , gazeteci Carlo Petrini öncülüğünde meydana makarna fırlatarak tepkilerini gösterir . Protestonun temelinde aynı zamanda uluslararası zincir restoranların , yemek kültürünü ve yerel tatları yok ettiği vurgusu mevcut . Bu eylemden sonra 1989 yılında ise İtalya ’ nın Barolo kentinde yine Carlo Petrini öncülüğündeki göstericiler , Yavaş Yemek Birliğini kurar . Yavaş yemekten sonra yavaş
15