�����������������������
Savaş alanlarında art arda alınan yenilgiler artık bir şeylerin yolunda gitmediği , devletin eski gücünde olmadığı algısını Osmanlı idarecilerinin zihninde pekiştirmeye başlar . Süregelen durumu sona erdirmek için yüzyıllardır Batı ’ daki tek müttefiki olan Fransa ’ dan askeri ve teknik destek alınır . 19 . yüzyıl başlarında Fransız etkisinin İstanbul ’ a gelmesiyle birlikte önde gelen ailelerin sosyal hayatlarında da değişiklikler görülür . Yerde yenen yemeklerin masaya taşınması bir örnektir .
������������������ ����������������� ����������������������
1839 yılının 3 Kasım günü Gülhane Parkı ’ nda okunan ferman , ülkenin resmen batılılaşması yönünde atılan ilk büyük adımdı . Elbette bu ferman , tebaanın kaşı gözü için hazırlanmamıştı . Dönemin iç ve dış tehditleri karşısında Batı ülkelerinin desteğini arayan Sultan Abdülmecid , “ Ben de sizdenim ” diyebilmek adına birtakım düzenlemeler vadetmişti . Hedeflenen , halkın tebaadan - tıpkı Avrupalıların sahip olduğu gibi - vatandaşa dönüşmesiydi . O güne dek adı anılmayanların kendilerini ifade etmeleri için gerekli şartlar olgunlaşmaya başlamıştı .
Tanzimat Fermanı , kadınlar için özel bir düzenleme içermiyordu . Ancak yenilikler , kadını görünür hâle getirmiş ve toplumdaki konumunu sorgulatmaya sevk etmiştir . Bu dönemde kızlar için ilk Rüştiye , ikinci ferman olan Islahat Fermanı ’ ndan ancak iki sene sonra 1858 yılında açılmıştır . 10 yıl sonra Beşiktaş ’ taki kız rüştiyesine Fatma isimli bir kadın müdür atanmıştır . 1869 yılında düzenlenen Maarif Nizamnamesi ile 7-11 yaş aralığındaki kız çocuklarının sıbyan mekteplerine devam etmeleri zorunlu kılınmıştır . Yine aynı nizamname ile kadınların öğretmen olarak yetiştirilmesini amaçlayan Dar ’ ül Muallimatın kurulmuştur . Bu okul , ilk mezunlarını dört yıl sonra verir . Okulun eğitim anlayışını , mezunlarından Belkıs Hanım , “ Başörtümüzün bir ucu kazara kaymaya görsün o saat disiplin kuruluna
verilirdiniz ... Sizi kalkık bir peçe ile sokakta görmesinler , çünkü bu davranış size sert bir cezaya mal olacaktır .” şeklinde özetliyordu .
Okuma-yazma oranının kadınlar arasında da artması , eğitimli ve toplumdaki konumu hakkında endişeleri olan kadınların bir araya gelmesine imkân tanımıştır . Zirvesini Meşrutiyet Dönemi ’ nde görecek olan kadınların yaygın medya kullanımı bu dönemde ortaya çıkmıştır . Aslında bu yayınlar ironik bir şekilde erkekler tarafından çıkarılmaktaydı . Ali Raşid ve Diyarbekirli Filip Efendiler tarafından 1868 yılında yayın hayatına başlayan Terakki Gazetesi , haftada bir kere kadınlara özel bir sayı çıkarmaya başlar . Bu yayınlarda kadınlardan gelen mektupları isimsiz olarak paylaşırlar . Mektupların genel içeriği kadınların toplumdaki yeri ve eşitlik talepleridir . Ertesi sene ise Terakki-i Muhadderat yayın hayatına başlar . Bu da tarihimizdeki ilk kadın dergisi olarak
����������������������� ������������������
bilinir . Bu dergide yer alan makalelerde de kadınların toplumdaki yeri eleştirilmekte ve
37