TED Meşale Dergisi 32. Sayı | Page 17

ailesinden uzakta olması nedeniyle sancılı bir dönem olduğunu ifade eder . Bu süreç aynı zamanda pek çok bilimsel çalışmaya katıldığı , onlarca akademik makalesinin yayımlandığı ve pek çok seminer verdiği bir dönemdir . Yurtdışında yaşarken de yayımlamaya devam ettiği kitaplarında çok sevdiği yurdunun insanlarının duygu , düşünce ve davranış biçimlerini anlamaya odaklandı .

Hâlihazırda taşralı bir öğrenci olarak başladığı yolculukta farklı kültürleri de görerek geniş bir sosyal kimlik yelpazesine sahip olan Cüceloğlu ’ nu o yıllardaki ana akım psikoloji ekollerinden ayıran ve özellikle önyargılarıyla bakılan psikoloji bilimine geniş kitlelerin daha sıcak yaklaşmasını sağlayan temel unsur , u süreç , bir kabuk ğiştirme serüvenid ilenme , aslında iç ar olan yeniliği g

16
onun hümanistik yaklaşımın önemli bir temsilcisi olmasıydı . Davranışçı ve psikanalitik ekollere bir tepki olarak 1950 ’ lerde ortaya çıkan hümanistik yaklaşım , temeline bireyi alır . Önemli ölçüde varoluşçu felsefe ve danışma kuramından kaynak edinen hümanistik psikoloji , insan doğasının iyi olduğunu ilke olarak kuramının başına koyar . Eserlerinde sık sık karşılaştığımız “ kendini gerçekleştirme ” kavramı , hümanistik psikolojide insan doğasının vazgeçilmez bir doğal yeterliliği olarak görülür . Empati , değer verici tutum ve içtenlik , hümanistik psikolojinin temel kavramları olarak algılanır . Bireyleri biricik ve doğuştan iyi olarak kabul eden bu anlayışa göre insanın en önemli arzusu kendini gerçekleştirme ihtiyacından doğar . Tüm bunlara ek olarak insanın kendi ile ilgili algısını şekillendirmede yaşantıların büyük önemi vardır . Bu nedenle de herhangi bir davranışın nedenleri anlaşılmak istendiğinde bireyin dünyayı nasıl algılayıp yorumladığının dikkate alınması gereklidir . Aynı zamanda hümanistik yaklaşımda bireyin kendi hayatını ne şekilde tasarruf edeceğine dair hür iradesi vardır ve kaderini kendisi çizebilecek güçtedir . Buradan hareketle Cüceloğlu “ İnsan sürekli hayatını daha anlamlı kılmaya çalışır . İnsanın gerçek kimliğini , hayatını nasıl anlamlı kıldığına bakarak keşfedebilirsiniz .” der . Bireylerin fiziksel ihtiyaçlarına , güvende hissetme ihtiyacına , saygın ve önemli hissetme gereksinimine önem verir . Cüceloğlu teorik çerçevesini işte bu noktalardan hareketle kurmuştur . Öyle ki yalnızca yazmış olduğu kitapların isimlerine bakarak dahi insancıl yaklaşımın nirengi noktalarının neler olduğunu anlamak mümkündür . Doğru ve iyi iletişim kurma , bilinçli ebeveynler olma , güçlü kişilikler oluşturma ve anlamlı bir yaşam sürme , çalışmalarının ana temalarıdır . 1991 yılında yayınladığı ilk kitabı İnsan İnsana doğru ve etkili iletişim kurmanın inceliklerinden bahseder . Gündelik yaşantı içerisindeki iletişim aksaklıklarının büyüyerek kişilerarası sorunlara neden olmaması için neler yapılması gerektiği konusunda yol gösterir . Daha sonra “ Mükemmel değil , merhametli çocuklar yetiştirin .” sözüyle pek çok ebeveynin hafızalarında yer edinen bir “ bilinçli anne-baba olma rehberi ” niteliğindeki İçimizdeki Çocuk ortaya çıkar ( 1992 ). Bu kitabın tamamlayıcı eseri diyebileceğimiz , insanın yetiştiği çevreyi bilerek kendini ve çevresini tanıma konusunda anahtar olan İçimizdeki Biz 1996 yılında raflarda yerini alır . Cüceloğlu , bireylerin çocukluktan yetişkinliğe , önemli dönüm noktalarına kadar , doğru düşünce kalıpları geliştirebilmesi ve sonrasında doğru kararlar alabilmesi için düşünce setlerini ortaya koyar . Bu sayede bireylerin “ empati ” yeteneği geliştirebilme ve kendini gerçekleştirmeye olabildiğince