Şu ana kadar yer verdiğimiz çevresel ve insani sorunların temelinde ekonomik aktivitelerimizin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Tarihin ilk dönemlerinden beri insanoğlu yaşamını sürdürebilmek için doğayı kullandı, değiştirdi. Bu sürecin büyük bölümünde ise az çok doğayla doğal bir denge geliştirmeyi başarmıştı. Ta ki Sanayi Devrimi’ nin gerçekleşip insanın geçmişe kıyasla müthiş bir güce, üretim ve tüketim imkanına kavuşmasına kadar. Sanayi Devrimi’ ni takip eden süreçte ise insanoğlu tüketimi hayatının merkezine koydu ve adeta doğada yaşamayı bırakıp onu tüketmeye başladı.
Oysa ne aşırı tüketim ne de açgözlülük insanın doğuştan gelen özellikleridir.
Araştırmacılar parasal sisteme sahip olmayan yerel kabilelere ziyaretlerinde, kabileler arası çatışmalar olsa bile kabile içinde yüksek paylaşım kültürünün dikkat çektiğini tespit etmişler. Alışveriş merkezleri, reklamlar, indirim ve“ eskisini getir, yenisini götür” kampanyaları gibi birçok olgu insana aslında çok da ihtiyacı olmayan ürünleri satmak üzere kurgulanmıştır. Ürünlere daha çok ihtiyacımız olduğu için değil, satın aldığımızda yaşayacağımız mutluluk hissi için sahip olmak istiyoruz. Aslında bu his son derece kısa süreli. Örneğin, bir ay önce aldığımızda mutlu hissettiğimiz gömlek muhtemelen bir kez giyildikten sonra bizim için dolabımızdaki diğer kıyafetlerimizden fazla bir anlam ifade etmiyor. Daha kredi kartı borcunu bile ödememişken …
Yeni Çağın Vebası: Kullan-At Kültürü
Tüketici rolümüzün en zararlı boyutlarından biri de şüphesiz kullan-at kültürü. Kısa ömürlü ürünlerin çok sayıda kullanılıp çöpe dönüştürülmesi olarak tanımlayabileceğimiz kullan-at kültürü bugün en yüklü tüketim kalemlerinden biri. Kullan-at ürün dendiğinde ilk anda aklımıza plastik bardak, tabak gibi ürünler geliyor. Özellikle son 10-20 senede tüketimi katlanan bu ürünler saat mertebesindeki kullanım sürelerine karşın doğada yüzyıllarca çözülmeden kalabilecek yapıdalar. Aynı çok sık kullandığımız plastik su şişeleri ve poşetler gibi. Bir diğer kısa ömürlü ürün ise çoğu zaman sadece elimizdeki temiz suyu uzaklaştırmak için kullandığımız kâğıt havlular. Bu ürünler görece kısa zamanda yok olsa da yoğun kimyasal kullanımı ile üretilmeleri nedeniyle çevre açısından oldukça sakıncalı.
Kullan-at kültürü sadece bu tarz ürünlerle sınırlı değil. Artık“ dayanıklı tüketim ürünleri” bile çok daha kısa sürede ömrünü tamamlayacak şekilde planlanıyor. Eskiden 30 sene sorunsuz kullanılan çamaşır makinası, buzdolabı gibi ürünler bugün 10 yılda miadını dolduruyor. Cep telefonu gibi pahalı ürünler bile“ modası geçti” bahanesiyle sık sık değiştiriliyor. Keza ev eşyaları da …
30