İnsanlık tarihini ve bugün geldiğimiz yeri ele aldığımızda hemen herkesin hemfikir olacağı nokta özellikle pozitif bilimler bakımından müthiş bir ilerleme kaydetmiş olduğumuzdur. İlk dönemlerde hayvanların evcilleştirilmesi, tarıma ve dolayısıyla yerleşik hayata geçiş, tekerleğin, yazının ve rakamların bulunuşu gibi devrim niteliğindeki gelişmeler binlerce yıl gibi görece uzun bir zaman diliminde gerçekleşti. Zamanla tarımda artan verimliliğe paralel oluşan üretim fazlasıyla beraber bilimle uğraşma imkânı bulan insanlar da çoğaldı. Buna bir de iletişim olanaklarının gelişmesi eklendiğinde bilimin ilerleme hızı katlanarak arttı. Bu gelişimin hızını tarihte hiç olmadığı kadar yükseltense şüphesiz Sanayi Devrimi’ ydi. Günümüzde de bilgi birikimi ve bu birikimin insana sundukları daha önce hiç görülmemiş bir hızla artmaya devam ediyor. Çok değil daha otuz yıl önce bilgisayarlar evlere girmeye başladı. Yirmi yıl önce internet yaygınlaştı. İlk iPhone tanıtımı bundan on üç yıl önce yapıldı. Yani neredeyse her on yılda bir yaşamlarımız ciddi ölçüde değişir hâle geldi. Bu sürenin yakın gelecekte daha da kısalacağını öngörmek çok da zor değil. Bugün geldiğimiz noktada bilgi çağının, başlayalı belki de çeyrek asır olmasına rağmen, yerini“ deneyim çağı” diye nitelendirilen yepyeni bir döneme bıraktığını düşünenlerin sayısı hızla artıyor.
Dünyadaki hâkimiyetini günden güne güçlendirip yukarıda bahsettiğimiz gelişmelere imza atan türümüzün tek yaptığı bunlardan ibaret olmadı. Maalesef dünyamıza hem geri döndürülmesi zor ya da imkânsız ve de geleceğimizi tehdit eder nitelikte etkilerimiz oldu. Tarım faaliyetleri başta olmak üzere farklı nedenlerle ormanlarımızı büyük bir hızla tükettik. Endüstriyel atıklarla ve tarım kimyasallarıyla temiz su kaynaklarını kirlettik. Bugün okyanuslarda plastik atıklarımızın oluşturduğu devasa adacıklar bulunuyor. Her dakika 1 milyon pet şişeli su tükettiğimizi ve yılda 5 trilyonu aşkın poşet kullandığımızı göz önüne alırsak yaşanabilir bir gelecekten bahsetmemiz güç. Böyle giderse deniz canlılarının da büyük bölümünü yok edeceğiz ve tüm ekosistemin dengesini sarsarak kendi yaşamımızı tehlikeye atmış olacağız.
Küresel ısınma ise belki de yarattığımız en büyük problem. Yüksek miktarda fosil yakıt kullanımının bir sonucu olarak ortaya çıkan küresel ısınma, çölleşmeden deniz seviyesinde yaşanan yükselmelere, buzulların erimesinden deniz asitlenmesine kadar pek çok soruna sebep oluyor. İmzalanan geniş katılımlı Kyoto Protokolü bile kayda değer bir ilerleme sağlayamadı.
29