TED Meşale Dergisi 31.Sayı | Page 54

Atay, içinde yaşadığı toplumun analizini yapar. Geçmişi ve bugünü kapsayan incelikli bir analizdir bu. 5 Ocak 1975 tarihli yazısına şöyle başlamaktadır:
“ Türk milleti ya da halkı evrenseldir. Osmanlı imparatorluğunun anlamı bundadır. Türk aydını ülkesine yabancılaşmıştır. Batıcılar da ortaçağ karanlığını yaşayanlar da gerçeği bir yönünden görmek istiyorlar. İnsanımız bütün boyutlarıyla kendisine sahip çıkacak aydınları bekliyor. Türk halkı kimseye düşman değildir. Türk aydını bütün eksiklerine rağmen dünyayı tanımak istiyor. Biz geri kalmış bir ülke değiliz, fakir düşmüş bir soyluya benzetilebiliriz ancak. Arap ülkeleri bütün petrol gelirlerine rağmen ne yapacağını, parasını nereye kullanacağını bilmiyor. Amerikalı Avrupalı kendi dışındaki kültürleri sadece inceler bizim samimiyetimiz ve sıcaklığımızla benimsemez … Batılı değerlendirir, biz severiz.”
Atay’ a göre Batı’ yı referans alarak Türk toplumunu anlayamayız. Doğu ve Batı birlikte anlaşılması gerekir. Doğu’ ya sırt çevirmek, Batı’ yı yok saymak içinde yaşadığımız kültürü baltalamak anlamına gelir. Türk aydınının hissettiği yabancılık duygusu da bundan dolayıdır. İki kültürün birlikteliğinden doğacak evrenselliğin özlemiyle yanıp tutuşur Atay. Batı’ nın akılcılığı, Doğu’ nun samimiyeti aynı potada eritildiğinde Batı’ nın ve Doğu’ nun ötesinde yeni bir kültür oluşacaktır.“ Türkiye’ nin ruhu” bu özgün ve bir o kadar da evrensel sentezde saklıdır.
Öncü bir tutum sergiler Atay. Aydın ayrıcalıklı konumundan çıkmalı, kendisini halkın nezdinde tartmalıdır. Üstü kapalı olarak bir“ yarı aydın” kitlesinden söz etmektedir. Kendisini gerçekleştirebilecekler halka da önderlik edecek, kendisiyle hesaplaşmasından galip çıkamayanlar da tıpkı Oyunlarla
Yaşayanlar’ ın Coşkun’ u gibi ölüp gideceklerdir ya da Tehlikeli Oyunlar’ ın Hikmet Benol’ u gibi şehrin dışında bir gecekonduda oyunlarla avunacaklardır.
Dünya hızla değişmekte ve bu değişim kültürlerin birbirleriyle etkileşimini zorunlu hâle getirmektedir. Eski dünya düzeni, yerini yeni çok kültürlülüğe bırakmaktadır. Atay günlüğünde değişen dünyaya dair şu saptamayı yapmaktadır:
“ Doğu doğudur, batı da batı, ikisi de birbirini hiçbir zaman anlayamaz diyor Kipling. Batı sömürebilmek için doğunun zayıf yanlarını, yönlerini anlar ama özünü hiç anlayamaz. Doğu da batıyı yavaş yavaş anlıyor. Ve artık Kipling’ in yaşadığı dönemde olduğu gibi İngilizler ne Hindistan’ ı pençelerinde tutabiliyor ne Çin ne de Ortadoğu üzerinde oyunlar oynayabiliyorlar … Batı diyen insanların çevremde gittikçe bir ruh tembelliğine, düşünme tembelliği içine düştüklerini görüyorum. Orijinal düşünceden kaçmak ve kolayca haklı çıkmak için böyle oluyor sanki.”
Oğuz Atay Türk edebiyatına getirdiği biçimsel yeniliklerin yanı sıra meselesini açıkça ortaya koyan metinler yazmıştır. Ardından gelen birçok yazara esin kaynağı olmuş, eserleri üzerine geniş çaplı incelemeler yapılmıştır. Her ne kadar büyük hayali“ Türkiye’ nin Ruhu” nu yazamadan, genç yaşta hayatını kaybetse de bugün Oğuz Atay’ ın ruhu Türk edebiyatında gezinmekte, yeni yazarlara ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.
26