Atay , içinde yaşadığı toplumun analizini yapar . Geçmişi ve bugünü kapsayan incelikli bir analizdir bu . 5 Ocak 1975 tarihli yazısına şöyle başlamaktadır :
“ Türk milleti ya da halkı evrenseldir . Osmanlı imparatorluğunun anlamı bundadır . Türk aydını ülkesine yabancılaşmıştır . Batıcılar da ortaçağ karanlığını yaşayanlar da gerçeği bir yönünden görmek istiyorlar . İnsanımız bütün boyutlarıyla kendisine sahip çıkacak aydınları bekliyor . Türk halkı kimseye düşman değildir . Türk aydını bütün eksiklerine rağmen dünyayı tanımak istiyor . Biz geri kalmış bir ülke değiliz , fakir düşmüş bir soyluya benzetilebiliriz ancak . Arap ülkeleri bütün petrol gelirlerine rağmen ne yapacağını , parasını nereye kullanacağını bilmiyor . Amerikalı Avrupalı kendi dışındaki kültürleri sadece inceler bizim samimiyetimiz ve sıcaklığımızla benimsemez … Batılı değerlendirir , biz severiz .”
Atay ’ a göre Batı ’ yı referans alarak Türk toplumunu anlayamayız . Doğu ve Batı birlikte anlaşılması gerekir . Doğu ’ ya sırt çevirmek , Batı ’ yı yok saymak içinde yaşadığımız kültürü baltalamak anlamına gelir . Türk aydınının hissettiği yabancılık duygusu da bundan dolayıdır . İki kültürün birlikteliğinden doğacak evrenselliğin özlemiyle yanıp tutuşur Atay . Batı ’ nın akılcılığı , Doğu ’ nun samimiyeti aynı potada eritildiğinde Batı ’ nın ve Doğu ’ nun ötesinde yeni bir kültür oluşacaktır . “ Türkiye ’ nin ruhu ” bu özgün ve bir o kadar da evrensel sentezde saklıdır .
Öncü bir tutum sergiler Atay . Aydın ayrıcalıklı konumundan çıkmalı , kendisini halkın nezdinde tartmalıdır . Üstü kapalı olarak bir “ yarı aydın ” kitlesinden söz etmektedir . Kendisini gerçekleştirebilecekler halka da önderlik edecek , kendisiyle hesaplaşmasından galip çıkamayanlar da tıpkı Oyunlarla
Yaşayanlar ’ ın Coşkun ’ u gibi ölüp gideceklerdir ya da Tehlikeli Oyunlar ’ ın Hikmet Benol ’ u gibi şehrin dışında bir gecekonduda oyunlarla avunacaklardır .
Dünya hızla değişmekte ve bu değişim kültürlerin birbirleriyle etkileşimini zorunlu hâle getirmektedir . Eski dünya düzeni , yerini yeni çok kültürlülüğe bırakmaktadır . Atay günlüğünde değişen dünyaya dair şu saptamayı yapmaktadır :
“ Doğu doğudur , batı da batı , ikisi de birbirini hiçbir zaman anlayamaz diyor Kipling . Batı sömürebilmek için doğunun zayıf yanlarını , yönlerini anlar ama özünü hiç anlayamaz . Doğu da batıyı yavaş yavaş anlıyor . Ve artık Kipling ’ in yaşadığı dönemde olduğu gibi İngilizler ne Hindistan ’ ı pençelerinde tutabiliyor ne Çin ne de Ortadoğu üzerinde oyunlar oynayabiliyorlar … Batı diyen insanların çevremde gittikçe bir ruh tembelliğine , düşünme tembelliği içine düştüklerini görüyorum . Orijinal düşünceden kaçmak ve kolayca haklı çıkmak için böyle oluyor sanki .”
Oğuz Atay Türk edebiyatına getirdiği biçimsel yeniliklerin yanı sıra meselesini açıkça ortaya koyan metinler yazmıştır . Ardından gelen birçok yazara esin kaynağı olmuş , eserleri üzerine geniş çaplı incelemeler yapılmıştır . Her ne kadar büyük hayali “ Türkiye ’ nin Ruhu ” nu yazamadan , genç yaşta hayatını kaybetse de bugün Oğuz Atay ’ ın ruhu Türk edebiyatında gezinmekte , yeni yazarlara ilham kaynağı olmaya devam etmektedir .
26