Modern hayatın belirleyici noktalarını ve içinde yaşadığımız çağın inceliklerini anlayabilmek için birkaç yüzyıl geriye gitmek gerekir . Böylece günümüzde sıradan kabul edilen davranış kalıplarının ve yaşam biçimlerinin henüz var olmadığı , düşüncenin gelişmesinin engellendiği , toplumsal hayatın bireyi önemsemeyen yaklaşımlarla düzenlendiği , ticaretin belirli kesimler tarafından yapıldığı , sanatın toplumun geneline yayılmadığı , refah seviyesinin oldukça düşük olduğu , eşitliğin sözünün edilemediği , insan hak ve hürriyetlerinin hiçe sayıldığı bir döneme varılacaktır . Bu dönem , büyük coğrafi keşiflerle ekonomide , reformlar ve Rönesans ’ la kültür-sanat ve düşünce alanında yaşanan atılımlarla , nihayet Sanayi Devrimi ’ yle sona erecek , refah , demokrasi , özgürlük gibi kavramlar hayatımıza girecektir .
Bugünden geriye dönüp bakıldığında insanlık tarihinin kırılma noktalarının başında Sanayi Devrimi ’ nin geldiği rahatlıkla söylenebilir . Sanayi Devrimi ’ yle birlikte uzun asırlar boyunca insanlığın dimağında köklü bir şekilde oluşan bilginin adeta büyük bir yanardağ patlaması gibi açığa çıktığı ve o güne kadar toplumların sürdürdüğü yaşamı yeniden tanımladığı ortadadır . Özetle , buhar gücünün etkin bir şekilde kullanılmaya başlanmasıyla hammaddenin endüstriyel ürünler haline getirilmesinin önünün açıldığı ve beraberinde yepyeni fikir ve buluşlarla birlikte makineleşmenin arttığı bu dönem , özellikle Kıta Avrupasına büyük bir sermaye birikimi sağladı ve yaşamın her alanında büyük değişimlerin önünü açtı .
Fabrika sisteminin yaygınlaşmasıyla birlikte erkek işçilerin yanı sıra çocuklar ve kadınlar da ucuz iş gücü olarak değerlendirilmeye başladı . Çağlar boyunca küçümsenen ve evlere hapsedilen kadınlar artık toplumsal yaşamın içine giriyor hatta o yaşamı dönüştürme gücüne sahip oluyordu . Fakat henüz erkeklerle eşit değillerdi ve tıpkı erkekler gibi olumsuz şartlarda çalışmaya mahkûmlardı . Kadınların , erkeklerin ve çocukların insanca yaşamak için çeşitli haklara sahip olmaları gerekiyordu ve bu hakların kazanılmasının ardında zihinleri besleyecek düşüncelere ihtiyaç vardı .
İşte insanca yaşamanın önünü açacak ve ortaya çıkan sermaye birikiminin toplumun geneline yayılmasını sağlayacak düşüncenin , Sanayi Devrimi ile hemen hemen aynı dönemde yaşanan Aydınlanma Çağı ile birlikte geldiği söylenebilir . Aklın , düşüncenin ve bireyin kenara itildiği , dinin ve dini temsil edenlerin yüceltildiği , felsefenin , bilimin ve sanatın geniş halk kitlelerine yayılamadığı karanlık bir dönemin ardından Rönesans ve reform hareketlerinin de etkisiyle aklı , bireyi , insan hak ve hürriyetlerini , bilimi , felsefeyi öne çıkaran Aydınlanma Çağı , insanı , insan aklını ve o aklın ortaya koyduklarını her türden yücenin üstüne taşıyordu . Aydınlanma düşüncesi , insanın , doğayla ve doğa üstüyle giriştiği amansız mücadeleyi aklıyla kazanabilecek güce sahip olduğunu haykırıyordu . Aklını etkin bir şekilde kullanma gücüne sahip olan tek canlı insandı ve insan , aklının üstünde hiçbir gücü tanımamalıydı . Bu akıl , insana düşünceyi , felsefeyi , bilimi , sanatı , özgürlüğü , eşitliği ve dünyaya hâkim olmayı getirebilirdi . İşte bu düşünceler
15