KİTAP RAFLARINDAN
Veba
Albert Camus
Çeviri: Nedret Tanyolaç Öztokat
Can Yayınları,
277 sayfa
Doppler
Erlend Loe
Çeviri: Dilek Başak
Yapı Kredi Yayınları,
124 sayfa
Öz Şefkatli Farkındalık
Christopher K. Germer
Çeviri: Handan Ünlü Haktanır
Diyojen Yayıncılık,
336 sayfa
Olaylar, 1940’larda Cezayir’in
Oran şehrinde bir nisan sabahı
Dr. Rieux’nün hasta eşini bir
sanatoryuma nakletmesi sırasında
ölü bir fare görmesiyle başlar.
Bu olay bütün şehri saracak büyük
bir veba salgınının işaretidir. Bu
zaman içinde şehirde yaşayan
bütün insanlar büyük bir değişime
maruz kalırlar. Hastalık yüzünden
karantinaya alınan şehirde,
insanlar önce fiziksel, sonra ruhen
birbirinden uzaklaşır. Yalnızlaşma,
bireysellik, varoluş kaygısı ve
anlamı, korku, sıkışmışlık, çaresizlik
gibi çeşitli kötücül ruh hallerini
bu salgın sürecinde bütün kent
deneyimler.
Veba için, içinde bulunduğumuz
Covid-19 pandemi gündemine
yıllar öncesinden bir göz gezdirme
diyebiliriz. Karamsar, kötücül,
sıkışmışlık hissiyle dolu hatta
distopik sayılabilecek bu roman,
yanı başımızda her an hissettiğimiz
hisler kadar gerçek duygu
durumlarını gözden geçirmemize
vesile oluyor. Camus’un hikâye
içindeki analizleri, aforizmik
cümleleri okuma hazzını katlarken,
kitabın karamsar çekicilikteki
öyküsü merak uyandırıyor.
Günümüz nişanelerinin hepsini
başarıyla taşıyan bir adam Andreas
Doppler. Başarılı bir işe, mutlu bir
evliliğe, iyi eğitim almış çocuklara,
güzel bir eve sahip. Andreas bir
gün ormanda bisikletiyle dolaşırken
düşer. Yerde yarı baygın yatarken
kendini hiç olmadığı kadar huzurlu
hisseder. Uzun zamandır kafasını,
kalbini meşgul eden ne kadar
fikir, düşünce varsa yok olur gider.
Yaşadığı bu olayın üstünden birkaç
gün geçtikten sonra Doppler, evini,
işini ve ailesini terk ederek ormana
taşınır. Doğanın güzelliği, derinliği,
zorluğu karşısında büyülenmiş
şekilde günlerini geçirirken bunlara
bir de Bongo adlı geyik eklenir.
Bongo, Doppler’e ormanda bir nevi
hayat arkadaşı olur ve beraber avcıtoplayıcı
usulde yaşamaya başlarlar.
Hikâye de tam burada renklenir. Bir
beyaz yakalının doğaya ve kendine
karşı verdiği mücadele esprili bir
şekilde anlatılır. Hikâyenin daha
derinine inildiğinde varoluş krizleri,
sınıfsal farklılıklar, şehir hayatı ve
bu hayatın bize dayattıkları gibi
günümüz konularının esprili bir
şekilde ele anlatıldığını görürüz.
Okuması oldukça keyifli, akıcı bir
hikâye Doppler.
Tedirginlik, kırgınlık, kızgınlık, üzüntü
gibi kötücül ruh hallerinde iç sesiniz
hemen kendinizi yargılamaya
başlıyorsa, hayatta yaşadığınız bazı
aksamalarda iç sesiniz yine hiç
düşünmeden kendinizi suçluyorsa
bu kitapla süreci başka türlü
yönetmenin mümkün olduğunu
anlayıp, deneyimleyebilirsiniz.
Dr. Christopher Germer yaptığı
çalışmalar sonunda bir sonuca
ulaştı: “Acı çekmekten kaçınıyoruz.
Acı çekmeyi kabullenmeyi, ondan
utanmamayı, yargılamamayı
bilmiyoruz.” Bu kitap duygu yönetimi
ve kendimizi dinlemeyi ve kendimize
saygı duymayı bilmek anlamında
güzel bir danışma kaynağı. Kitap,
üç kısımdan oluşuyor. İlk kısım
“keşfetmek” üzerine. Kendimizi,
duygularımızı, bedenimizi, zor
duygularla baş etmeyi ve öz şefkati
keşfetmek üzerine. İkinci kısım
ilk kısımda öğrenilen öz şefkati
uygulamak üzerine. Kitapta yer yer
alıştırma ve testler bulunuyor. Klasik
kişisel gelişim kitaplarından olmayan,
bilimsel verilerin çokça yer aldığı
kitap, hemen okuyup kapatılacak
bir eser değil. Sürece yayılarak
hatta dönüp, bölüm bölüm yeniden
incelenecek rehber bir kitap Öz
Şefkatli Farkındalık.
92