TED Meşale Dergisi 30.Sayı | Page 66

Gençlik döneminde kendini ve sınırları keşfetme yolculuğu, bizi güvende hissettirirken; öte yandan güvenli alandan uzaklaşıp birey olmaya çalıştığımız bir deneyimi içeriyor. Bu süreçte en çok da akranlarımızın bize eşlik etmesini bekliyoruz ancak birçoğumuz arkadaşlarımızla her zaman yapmaktan hoşlandığımız etkinlikleri, alışkın olduğumuz şekilde gerçekleştiremiyoruz. Okulda teneffüs aralarında laflayamıyor, evimizden çıkıp arkadaşlarımızla buluşamıyoruz. Kendi kurallarımızı koyup sınırlarımızı çizmeye çalışırken tüm gün ailemizle aynı evin içinde birlikte olmak bizi zorlayabiliyor. Belki de bu engellenmelerin yarattığı öfkeyi asıl kızdığımız onlar olmasa da ailemize yansıtabiliyoruz; bazen de onlardan benzer bir tutum görebiliyoruz. Kimi zaman bunları sadece biz yaşıyoruz gibi geliyor, kendimizi yalnız hissediyoruz. Hepimiz duygularımızı kendimize özgü şekillerde deneyimlesek de biliyoruz ki birçok genç salgın sürecindeki belirsizlikten dolayı endişeli, öfkeli, üzgün ve karamsar hissedebiliyor. Bu durum kimimizin uykusunu kaçırırken, kimimiz hiç yataktan çıkmak istemiyor. Kimimiz ise derslerimize ya da günlük işlerimize odaklanma noktasında güçlük çekiyor. Gelecekle ilgili kaygılarımız ve kafamızdaki soru işaretleri hepimizi bu dönemde var olandan çok daha fazla etkiliyor. Gençliği ve erişkinliği geride bırakarak yaşamın belli bir evresine geldiğimizde ise yolculuğumuza daha deneyimli daha bilge sürücüler olarak devam ediyoruz. Bir yandan geçmişimizi, anılarımızı, hayallerimizi ve ‘keşke’lerimizi düşünüp hayatımızı gözden geçirirken; bir yandan da bu uzun yolculukta edindiğimiz eşsiz deneyimlerimizi bizden sonraki kuşaklara aktarmanın keyfine varıyoruz. Ancak içinden geçtiğimiz bu salgın sürecinde dışarıyla olan temasımızın sınırlandırılması nedeniyle, ev dışındaki işlerimizi devam ettiremiyor, ailelerimiz ve sevdiklerimizle zaman geçiremiyor ve günlük rutinlerimizi alıştığımız halleriyle sürdüremiyoruz. Sosyal çevremizle etkileşim içinde, etkin ve üretken olduğumuz yaşam alanları sınırlandıkça kendimizi iç dünyamıza dönmüş, yaşamın anlamını yeniden sorgularken bulabiliyoruz. Süregiden yaşamsal tehdit karşısında hayatın gerçekliğini daha canlı şekilde hissederken halihazırdaki rotamızı güncel yaşam koşullarımıza 65